Page 381 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 381

YİRMİSEKİZİNCİ  MEKTUB –  SEKİZİNCİ  MES’ELE                                 383

                                                    ْ ق
          o cüz'ün kırk cüz'ünden bir cüz'ü, Lafz-ı نٰار içinde tezahür etmiş. Şöyle
                                                    ُ
          ki:
                 Yirmibeşinci  Söz'de  ve  Ondokuzuncu  Mektub'un  Onsekizinci
          İşaretinde;  yüz  defa  ْرقنٰا   Lafzı  tekerrür  etmiş;  pek  nâdir  olarak  bir-iki
                                  ُ
          Kelime  hariç  kalmış,  mütebâkîsi  bütün  birbirine  bakıyor.  İşte  meselâ:
          İkinci  Şua'nın  kırküçüncü  sahifesinde  yedi نٰار ْ ق Lafzı var, birbirine bakı-
                                                       ُ
          yor.  Ve  sahife  ellialtıda  sekizi  birbirine  bakıyor,  yalnız  dokuzuncu
          müstesna kalmış. İşte şu -şimdi gözümüzün önünde- altmışdokuzuncu sahi-
                           ن
          fedeki  beş  Lafz-ı  ْر ٰا ْ  ْ ق,  birbirine  bakıyor.  Ve  hâkeza...  Bütün  Sahifelerde
                              ُ
          gelen  mükerrer  Lafz-ı  ْرقْ ٰان    ُ  ,  birbirine  bakıyor.  Pek  nâdir  olarak,  beş-altı
          taneden bir tane hariç kalıyor. Sair Tevafukat ise, -işte gözümüzün önünde-
                                     م
                                     ْ
          sahife otuzüçte, onbeş aded   ْ  ا Lafzı var; ondördü birbirine bakıyor. Hem

          gözümüzün önünde şu sahifede dokuz  ْمنا  Lafzı var, birbirine bakıyor;

                                                   ْ ا ي

          yalnız  birisi,  müstensihin  fasıla  vermesiyle  az  inhiraf  etmiş.  Hem  şu  -
          gözümüzün önündeki- Sahifede iki بو    ْ م ْ ح ْ ب  var, -biri üçüncü satırda, biri
                                                     ُ
          onbeşinci satırdadır- Kemal-i Mizanla birbirine bakıyor. Onların ortasında
          dört  قش ْ ع  dizilmiş,  birbirine  bakıyorlar.  Daha  sair  Tevafukat-ı Gaybiye

          bunlara kıyas edilsin... Hangi müstensih olursa olsun; satırları, sahifeleri ne
          şekilde olursa olsun alâküllihal bu Tevafukat-ı Gaybiye öyle bir derecede
          var  ki;  şübhe  bırakmıyor  ki,  ne  tesadüfün  işi  ve  ne  de  Müellifin  ve
          Müstensihlerin düşünüşüdür. Fakat bazı hatta daha ziyade Tevafukat göze
          çarpıyor. Demek, şu Risalelere mahsus bir Hatt-ı Hakikî vardır. Bazıları, o
          Hatta  yakınlaşıyor.  Garaibdendir  ki,  en  mahir müstensihlerin  değil,  belki
          acemîlerin  yazılarında  daha  ziyade  görülür...  Bundan  anlaşılıyor  ki;
          Kur'anın  bir  nevi  tefsiri  olan  Sözler'deki  hüner  ve  zarafet  ve  meziyet
          kimsenin  değil;  belki  muntazam,  güzel  Hakaik-i  Kur'aniyenin  mübarek
          kametlerine  yakışacak  mevzun,  muntazam  Üslûb  Libasları,  kimsenin
          ihtiyar ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez; belki onların Vücududur ki, öyle
          ister ve bir Dest-i Gaybîdir ki, o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise
          içinde bir Tercüman, bir Hizmetkârız.

                 Dördüncü Nükte: Beş altı suali tazammun eden birinci sualinizde:
          "Meydan-ı Haşre cem' ve keyfiyet nasıl ve üryan mı olacak? Ve dostlarla
          görüşmek için ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı Şefaat için nasıl
          bulacağız? Hadsiz insanlarla birtek Zât nasıl görüşecek? Ehl-i Cennet ve
          Cehennem'in  libasları  nasıl  olacak?  Ve  bize  kim  yol  gösterecek?"
          diyorsunuz.

              Elcevab:  Şu  sualin  cevabı,  gayet mükemmel ve vâzıh olarak, Kütüb-ü
   376   377   378   379   380   381   382   383   384   385   386