Page 228 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 228

230                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

          mefhumunu daha iyi kavrıyoruz ve takdir edebiliyoruz. İlk zamanlarda
          yani Nurlara çok uzak olduğumuz gaflet zamanlara, hayatta, hâdisatta,
          herşeyde Sabır ve Tevekkül bizlere zahiren acı ve kabil-i hazım değil
          gibi geliyordu, öyle görüyorduk. Fakat bu hususatı bihakkın Telkin ve
          Tenvir  buyuran  Üstadımızın  İrşadı,  bizim  nazarımızda  sathî  ve  zahirî
          şeyleri silmektedir. Bu fakirin ve günahkârın en ziyade medar-ı süruru
          olan birşey varsa, o da ancak Akıl ve Fikir ve bahr-ı muhit-i kebirden
          bir katre nisbetinde Kalb gözüyle hakikî Nurları görüp muvakkat bir an
          ve zaman için mütelezziz olmasıdır.

                 Sevgili Üstadım, hamdolsun Kardeşlerimiz fikren ve ruhen Hal-i
                                   ِ
                            ا
                          للّٰ

          Terakkidedirler.      ءا   ٓش  نا, manen ve Nazar-ı İlahî'de de terakki ediyor-
                                  ْ َ
                             َ ه
                          ُ
          lar.  Yirmiyedinci  Mektub  gittikçe  coşan  berrak  bir  şelâle  gibi
          çağlamaktadır.  Yegâne  arzum  ve  emelim  Tarîk-ı  Selâmet  sâliklerinin
          kesretini ve elimizdeki Mecmua-i Hakaikın daha çok kıymetli ve temiz
          ellerde dolaştığını görmektir.  للّٰا    ءا    ِ   ا   ن     ٓش   zaman bu Mukteza-yı Hak ve
                                       ُ   َ ه  ْ َ
          Hakikatı  icra  edecektir.  Âcizleri  bu  ümid  ve  intizar  ile  hayırlı  akibeti
          Cenab-ı  Hak'tan  temenni  ediyor  ve  şimdilik  gayyur,  sadık,  müttaki
          Ağabeylerim  ve  Kardeşlerimin  meziyetleriyle  ve  temiz  Kalbleriyle  ve
          Hüsn-ü  Niyetleriyle  iftihar  ediyorum.  Nurlarla,  projektörlerle,  Semavî
          Yıldızlarla ezelî bir İman gibi manevî toplarla mücehhez olan Sefine-i
          Maneviyemizin  şu  zamanın  dalgalarından,  kasırgalarından  âzade
          kalmasını  Cenab-ı  Hallak-ı  Âlem'den  yalvarırken  müteveccih
          olduğumuz,  Hilkat-ı  Âlemlere  bâis  ve  bâdi  olan  iki  cihan  serveri,
          âcizlerin  senedi  Cenab-ı  Peygamber  Aleyhissalâtü  Vesselâm
          Efendimizin ve Etbaı Ezvacının Sefinemizin Erkân ve Etbaıyla müttefik
          olduğu ümid ve İmanını besliyorum. Âcizleri ise, manen her an zarar ve
          ziyan içinde bir taraftan ıslah-ı hal edememiş, hasara uğrayan mukaddes
          bilgilerin tashih ve takviyesine muhtaç, diğer taraftan nefsin hücumuna
          maruz  ve  huzuzatına  mübtela,  öbür  taraftan  günahlarına  mukabil
          olmayan cüz'î bir Ubudiyetin Saadet-i Ebediyeyi bihakkın temine kâfi
          gelemeyeceğinden korkup kusurlarımın cezasının tahayyülünden an be-
          an müzmahilim. Bizler kendi Ubudiyetimiz ve bu nâkıs Hizmetimizle
          bize  delil  bir  Mürşid  ve  bir   Şefi'   olmadıkça   Saadet - i   Ebediyeye
          vâsıl olmak  ne    kadar   uzak.   Heyhat!  Hayat - ı  dünyeviye    dümdüz
          değil.     Hissiyat -  ı   beşeriye     tebeddüle     pek     müstaid.
   223   224   225   226   227   228   229   230   231   232   233