Page 267 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 267
BARLA LÂHİKASI 269
(Yirmialtıncı Mektub'un
İkinci Mebhası'nın âhiridir)
(Benimle görüşen veya görüşmek arzu eden dostlara bir
düsturdur ki, uzakta bulunan bir kısım Kardeşlere yazılmıştır.)
Benimle görüşmek arzunuzu hissettim. Kardeşlerim, benimle
görüşmek iki cihetle olur. Ya dünya cihetiyle, yani hayat-ı içtimaiye-i
insaniye itibariyledir. Şu cihetteki kapıyı kapamışım. Veya Hayat-ı
Uhreviye ve Hayat-ı Maneviye cihetiyledir. O da iki vecihledir.
Biri: Şahsıma haddimden fazla hüsn-ü zan edip, şahsımdan bir
istifade-i maneviyeyi niyet etmektir. Şu vechi de kabul etmem. Çünki
ben Kur´ân-ı Hakîm'in sırf bir Hizmetkârıyım, o Mukaddes Dükkânın
bir Dellâlıyım. Şahsî dükkânımdaki perişan, ehemmiyetsiz şeyleri satışa
çıkarmayacağım ve çıkarmak istemiyorum. Çünki Kur´ân-ı Hakîm'in
Kudsî Elmaslarının kıymetlerine şübhe îras etmemek için, perişan ve
şahsî dükkânımda bulunan kırık cam parçalarını satsam; hakikî sarraf
olmayan müşteriler, Dellâllık vaktinde elimde gördükleri Elmaslara da
şişe nazarıyla bakabilirler, zihinlerine bir iltibas, bir şübhe gelir. Onun
için şahsî dükkânımı kat'iyyen kapamışım. Bana o Mukaddes Dükkânın
Hizmetkârlığı yeter. Müflis bir Hizmetkâr olsam, daha hoşuma gidiyor.
İkinci vecih şudur ki: Kur´ân hesabıyla ve Dellâllığı ve
Hâdimliği noktasında benimle görüşmektir. Şu vecihte gelenleri
ِ
ع ِي ْلاو س ْارل َ ل ا ع kabul ediyorum. Fakat bu görüşmek için şark ve
َّ
َ َ ْ
َ
garb mâni olmaz. Belki yerin üstü ve altı dahi birdir. Sureten görüşmeye
o kadar lüzum yok.
Şu münasebetin de ve manevî görüşmenin de üç meyvesi var:
Birincisi: Dellâllık ettiğim Mukaddes Dükkânın Mücevheratını
benden almaktır. İşte o dükkândan şimdilik oniki küçük Cevherleri size
gönderdim.
İkinci meyvesi: Beş Farz Namazını kılan ve yedi kebairi terk
eden zâtları şu manevî münasebet ve görüşmek neticesi olarak Âhiret
Kardeşliğine kabul ediyorum. Ben her sabah manevî kazancım ne ise, o
Âhiret Kardeşlerimin Sahife-i A'maline geçmek için Cenab-ı Hakk'ın
dergâhına niyaz edip hediye ediyorum. Onlar dahi beni manevî
Hayratlarına ve Dualarına hissedar etmelidirler. Tâ hisselerini
kazancımızdan alsınlar.