Page 241 - Ehl-i Sünnetin Önemi
P. 241

ADNAN OKTAR

            baklar›, karanfilleri, muzlar›, portakallar›, elmalar›, hurmalar›,
            domatesleri, kavunlar›, karpuzlar›, incirleri, zeytinleri, üzümle-
            ri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülünleri, renk renk kelebekleri ve
            bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbirini oluflturamazlar.
            De¤il burada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›, bunlar›n
            tek bir hücresini bile elde edemezler.
               K›sacas›, bilinçsiz  atomlar biraraya gelerek hücreyi
            oluflturamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi iki-
            ye bölüp, sonra art arda baflka kararlar al›p, elektron mikros-
            kobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu mikroskop alt›n-
            da izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak Allah
            (cc)'›n üstün yaratmas›yla hayat bulur. Bunun aksini iddia
            eden evrim teorisi ise, akla tamamen ayk›r› bir safsatad›r. Ev-
            rimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerinde biraz bile düflünmek,
            üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça gösterir.


              Göz ve Kulaktaki Teknoloji
               Evrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di-
            ¤er konu ise göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.
               Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" soru-
            suna k›saca cevap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde re-
            tinaya ters olarak düfler. Bu ›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›n-
            dan elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve beynin arka k›sm›n-
            daki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulafl›r. Bu
            elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu mer-
            kezde görüntü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflü-
            nelim:
               Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k bey-
            nin bulundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen
            yer kapkaranl›k, ›fl›¤›n asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflma-

                                      239
   236   237   238   239   240   241   242   243   244   245   246