Page 153 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 153

ِ
                                                           ۪ تيَ
                 ۪ اهقوف۪امف۪ةضوعب ۪ام۪لثم۪بِرضي۪نَا   ۪ي ۪     ۪ ح َ َ  ۪۪ ۪ َلا ۪  َ ۪ للّا ۪نا
                                        َ
                                                                       َّ ٰ
                                                ْ َ ْ
                  َ َ َ َ َ   َ ُ َ
                    ْ
                                    َ   َ َ
                                                             ْ ْ َّٓ
                                   ِ
                             ِ ِ

               ۪ني    ۪ َّلا ۪ ذ  ۪امَا۪و۪مبِر۪نم۪قح ۪ ْلا۪هنَا۪نومَلعيف۪او ۪ نمۤا  ۪ ني ۪ َ َ  ۪ ذَّلا ۪امَاف
                                                                        َّ َ
                                            ُ َّ َ ُ ْ َ َ
                                                            ُ
                       َّ َ ْ َ ْ
               َ
                                      ُّ َ

                            ِ

                                        ِ
                ۪ ايْثَك  ۪ هب ۪   ِ  ُّ۪لض ُ   َ  ۪ اَذبِ ۪ ۪للّ ا۪دارَا  ۪ ۪ ۪  آَّذام ۪ ۪ نو ۪ ُلوقيف۪اورفَك
                              ۪ ي۪لثم
                                                               ُ َ َ
                                                                        َ
                                 َ
                                                      َ
                                            ٰ

                                                           َ َ
                                               َ َ
                                                                      ُ
                                           ُ ٰ
                                ِ
                                               ِ
                                        ِ




                  ۪ ني ۪ ذَّلَا  ۪۪   ۞ ۪  ۪ يقس افْلا ۪ ۪ َّلاا َّٓ ۪هب ۪   ِ  ُّ۪لضي۪امو ۪ ۪ ايْث    ِ  ۪ ۪ هب ۪ ۪ َك  يديّ  ۪ و ۪
                                  َ
                                                          َ
                                                 ُ َ
                            َ
                  َ
                                                                       َ َ
                                                                    ْ
                                        ِ
                                               ِ
                  ۪ ۪ رمَا ۪آَّم ۪۪نوعَطقي۪و ۪ ۪ ۪ هقاثيم ۪دعب۪نم ۪ ِ ِ  ۪ للّا ۪دهع۪نوضقني
                                         َ
                                                        ٰ
                                                             ْ
                   َ َ
                                                           َ َ َ ُ ُ ْ َ
                                 ْ َ َ
                        َ
                           َ ُ
                                                ْ َ ْ
                               ِ َّٓ
                  ِ
                                                     ِ
                                              ِ
                                      ِ
              ۪ نورسا ۪خْلا۪مه ۪ ۪ كئٰلوُا ۪ضرَلاْا۪ف۪نودسف  ۪ ۪ ي  ۪ وَ۪لصوي۪نَا َّٓ ْ    ِ  ُ  ٰ  ا ۪ للّ ۪ ۪ ۪ هب ۪
                             َ
                     َ
                                                َ ُ ْ
              َ ُ
                                                         َ ُ
                                                             َ ُ
                         ُ ُ
                                        ْ


                  Gayet kısacık bir meali: Yani "Cenab-ı  Hak kullarını İrşad ve
           İkaz etmek üzere, sivrisinek gibi hakir, kıymetsiz bir hayvanla veya bir
           mahlukla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terketmez. İmanı olanlar,
           onun Rablarından Hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, Allah bu gibi
           hakir misallerden neyi irade etmiştir diyorlar. Allah onun ile çoklarını
           dalalete atar ve çoklarını da Hidayete götürür. Fakat fâsıklardan maada
           dalalete  attığı yoktur. Fâsıklar da ol  adamlardır  ki; Allah'ın taatinden
           hurucla, misak-ı ezelîden sonra ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar
           arasında  veya  Mü’minler  beyninde  Emrettiği  hatt-ı  muvasalayı
           keserler; yeryüzünde işleri ifsaddır; dünya ve Âhirette zarar ve hüsrana
           maruz kalan ancak onlardır."

                  Bu Âyetin de sair arkadaşları gibi mevzu-u bahis olacak vücuh-
           u  irtibatı  ve  cihat-ı  nazmiyesi  üçtür.  Maahaza  bu  Âyetin  meali  hem
           mâkabline, hem mâba'dine, hem Kur'anın tamamına bakıyor.

                  Mâba'dine  olan  vech-i  irtibatı:  Evet  vakta  ki  Kur'an-ı
           Azîmüşşan sinekten ankebuttan misal getirdi, karınca ile bal arısından
           bahsetti;  müşrikler,  münafıklar,  Yahudiler  itiraz  için  fırsat  bularak
           ahmakane dediler ki:
   148   149   150   151   152   153   154   155   156   157   158