Page 157 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 157

NÜKET-İ İ’CAZİYE                                                                                                159

           sözler ile ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde o
           insan ile o çocuk arasında bir malûmat alış-verişi olamaz. Allah ile beşer
           arasındaki ahz ve i'talar da böyledir. Eğer Cenab-ı Hak beşere i'ta edeceği
           malûmatı beşerin terazisiyle tartıp vermezse, beşer kat'iyyen ne bakar ve
           ne de alır. Çünkü beşer ancak alışmış olduğu terazisinin dilinden anlar, bu
           fennî terazilerin dilinden anlamaz.

                  S-  Hakikaten  eşyanın  hakareti,  hısseti;  Kudretin  Azametine,
           Kelâmın nezahet ve nezaketine münafîdir?

                  C- Bazı şeylerde veya işlerde görünen hakaret, çirkinlik; eşyanın
           mülk cihetine aiddir. Yani dış yüzüne nâzırdır ve bizim nazarımızda öyle
           görünür. Ve bunun için, eşya ile Yed-i Kudret arasına perde olarak esbab-ı
           zahiriye vaz'edilmiştir ki, sathî nazarımızda Yed-i Kudretin o gibi eşya ile
           mübaşereti görünmesin. Fakat Melekût ciheti, yani iç yüzü ise şeffaf ve
           yüksektir.  Kudretin  Taalluk  ettiği  bu  cihette,  hiçbir  şey  Kudretin
           Taallukundan  hariç  değildir.  Evet  Azamet-i  İlahiye  esbab-ı  zahiriyenin
           vaz'ını  iktiza  ettiği  gibi,  Vahdet  ve  İzzet-i  İlahiye  de  Kudretin  bütün
           eşyaya şümulünü ve Kelâmın herşeye ihatasını iktiza ederler. Maahaza bir
           zerre üstünde zerreler ile yazılan bir Kur'an, Sahife-i Semada yıldızlar ile
           yazılacak Kur'andan Hüsün ve Güzellikte aşağı değildir. Ve keza (Haşiye-
           1)  bir  sivrisineğin  yaratılışı,  san'atça  filin  Hilkatinden  dûn  değildir.
           Kelâm  Sıfatı  da  aynen  Kudret  Sıfatı  gibidir.  Bir  çocukla  konuşup  söz
           anlatmak, bir feylesofla konuşmaktan aşağı değildir.

                  S- Şu temsillerde görünen hakaret-i zahiriye neye aiddir?
                  C- O gibi haller temsil getirene aid değildir, ancak mümessel-i lehe
           aiddir. Yani kime ve ne şeye temsil getirilmişse, ona aiddir. Zâten Kelâmın
           güzelliği,  Belâgatı;  mümessel-i  lehe  mutabakatı  nisbetindedir.  Evet  bir
           padişah bir çobana, çobanlara mahsus bir aba, bir palto ve kelbine de bir
           kemik  verirse,  "Padişah  iyi  yapmadı"  diye  kimse  itiraz  edemez.  Çünki
           herşeyi  lâyıkına  vermiştir.  Binaenaleyh  mümessel-i  leh  ne  kadar  hakir
           olursa, temsili de o kadar hakir olur ve ne kadar büyük olursa, temsili de o
           kadar  büyük  olur.  Evet  sanemler  pek  âdi,  hakir  olduklarından;  Cenab-ı
           Hak sineği (Haşiye-2) onlara musallat kılmıştır; ve İbadetleri
                  -------------------------
                  (Haşiye-1): Sivrisineğin başında mızrak gibi bir hortum vardır. Filin başına
           konar, hortumunu filin hortumuna batırır, fil  kaçmaya başlar, hiçbir suretle elinden
           kurtulamaz.  Demek  Cenab-ı  Hak,  sivrisineği  file  galib  ve  hâkim  kılmıştır.
           Binaenaleyh hilkatça dûn ise de, cesaret hususunda faiktir.
                                                            Mütercim Abdülmecid
                  (Haşiye-2): Bir A'rabînin taptığı bir sanemi varmış. Bir gün İbadete gitmiş.
           Bakmış ki,
   152   153   154   155   156   157   158   159   160   161   162