Page 73 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 73
MÜHÜRLENEN KALBLER 75
Bu mezheblerin nokta-i nazarlarını bir misal ile izah edelim:
Bir adam, bir âletle bir şahsı öldürse, sebebin madum olduğunu
farzedersek, müsebbebin keyfiyeti nasıl olur? Ehl-i Cebr'in nokta-i
nazarları: "Ölecekti." Çünki onlarca taalluk ikidir ve sebeble müsebbeb
arasında inkıta' caizdir. Ehl-i İtizalce: "Ölmeyecekti." Çünki onlarca
muradın İradeden tahallüfü caizdir. Ehl-i Sünnet ve-l Cemaatça, bu
misalde sükût ve tevakkuf lâzımdır. Çünki İrade-i Külliyenin sebeble
müsebbebe bir taalluku vardır. Bu itibarla sebebin ademi farzedilirse,
müsebbebin de farz-ı ademi lâzımgelir. Çünki taalluk birdir. Cebir ve
itizal, ifrat ve tefrittir.
İ k i n c i b i r M u k a d d e m e : Ehl-i tabiat, esbaba hakikî bir
tesir veriyor. Mecusiler; biri şerre, diğeri hayra olmak üzere iki hâlıka
İtikad ediyorlar. Ehl-i itizal de, "Ef'al-i ihtiyariyenin hâlıkı abddir" diyor.
Bu üç mezhebin esası; bâtıl bir vehm-i mahz, bir hata ve hududdan
tecavüzdür. Bu vehmi izale için, birkaç mes'eleyi dinlemek lâzımdır.
Birincisi: İnsanın dinlemesi, konuşması, düşünmesi cüz'î olduğu
için, teakub Suretiyle eşyaya taalluk ettiği gibi, Himmeti de cüz'îdir.
Nöbetle, eşya ile meşgul olabilir.
İkincisi: İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir. Mahiyetin
değeri ise, Himmeti nisbetindedir. Himmeti ise, hedef ittihaz ettiği
maksadın derece-i ehemmiyetine bakar.
Üçüncüsü: İnsan hangi birşeye teveccüh ederse, onun ile bağlanır
ve onda fâni olur. Bu Sırra binaendir ki; insanlar, hasis ve cüz'î şeyleri
büyük adamlara isnad etmezler. Ancak esbaba ve vesaile atfederler. Sanki
hasis işler ile iştigal, onların vakarına münasib olmadığı gibi, cüz'î
şeylerde onların azîm Himmetlerini işgal etmeye lâyık değildir.
Dördüncüsü: İnsan bir şeyin ahvalini muhakeme ettiği zaman, o
şeyin rabıtalarını, esbabını, esaslarını evvelâ kendi nefsinde, sonra ebna-yı
cinsinde, sonra etraftaki mümkinatta taharri eder. Hattâ hiçbir Suretle
mümkinata müşabeheti olmayan Cenab-ı Hakk'ı düşünecek olursa, kuvve-i
vahimesi ile bir insanın mekayisini, esasatını, ahvalini mikyas yaparak
Cenab-ı Hakk'ı düşünmeye başlar. Halbuki Cenab-ı Hakk'a bu gibi
mikyaslar ile bakılamaz. Zira Sıfatı inhisar altında değildir.
Beşincisi: Cenab-ı Hakk'ın Kudret, İlim, İradesi; şemsin ziyası gibi
bütün mevcudata âmm ve şamil olup, hiçbir şeyle müvazene edilemez.
Arş-ı A’zam'a taalluk ettikleri gibi, zerrelere de taalluk ederler. Cenab-ı
Hak şems ve kameri halkettiği gibi, sineğin gözünü de O halketmiştir.