Page 75 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 75

MÜHÜRLENEN KALBLER                                                                                    77

                  Kalb Gözü, sanki cevahire bir hazine olmak üzere Cenab-ı Hak
           tarafından yapılan bir binadır. Vakta ki sû'-i ihtiyarlarıyla ifsada uğradı
           ve  cevherlere  yapılan  yerler,  yılanlar  ve  akreplerle  doldu;  kapısı
           hatmedildi ki, o sâri hastalıktan başkaları mutazarrır olmasın.

                  ۪ للَّا : Zamir-i mütekellimin yerine İsm-i zahirin gelmesi, Tekel-
                   ٰ
                  ُ
           lümden gaybete iltifattır. Ve bu iltifatta latif bir  nükte vardır. Şöyle ki:


                                           ِ
                      ِ
                                              ِ
                  ۪ نونمءويَ۪لا den   sonra  اب mukadder  ve  menvî   (maksud)
                                           ۪ للّ
                                            ٰ
                  َ ُ ْ ُ
           olduğuna  nazaran,  sanki  Nur-u  Marifet  onların  Kalblerinin  kapılarına
           geldiği zaman Kalblerini açıp kabul etmediklerinden, Allah da gazaba
           gelerek Kalblerini hatmetti.
                  ٰ۪ لع : ۪متخ   fiil-i müteaddi   olduğu  halde ٰ۪لع ile  zikredilmesi,
                        َ َ َ
                    َ
                                                             َ
           hatmedilen  Kalbin  dünyaya  bakan  kapısı  değil,  ancak  Âhirete  nâzır
           olan  kapısı  seddedilmiş  olduğuna  işarettir.  Ve  keza  hatmin  alâmet-i
           manasını ifade eden vesm'i (damga) tazammun ettiğine işarettir. Sanki
           o hatm, o mühür, Kalblerinin üstünde sabit bir damgadır ve silinmez bir
           alâmettir ki, daima Melaikeye görünür.

                  S- Bu Âyette Kalbin sem' ve basara takdimindeki Hikmet nedir?
                  C- Kalb İmanın Mahalli olduğu gibi, en evvel Sâni'i arayan ve
           isteyen ve Sâni'in Vücudunu delailiyle ilân eden, Kalb  ile Vicdandır.
           Zira  Kalb,  hayat  malzemesini  düşünürken,  en  büyük  bir  acze  maruz
           kaldığını  hisseder  etmez,  derhal  bir  Nokta-i  İstinadı;  kezalik
           emellerinin tenmiyesi (nemalandırmak) için bir çare ararken, derhal bir
           Nokta-i  İstimdadı  aramaya  başlar.  Bu  noktalar  ise,  İman  ile  elde
           edilebilir. Demek, Kalbin sem' ve basara hakk-ı takaddümü vardır.

                  İ h t a r : Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et
           parçası değildir. Ancak bir Latife-i Rabbaniyedir ki, Mazhar-ı Hissiyatı,
           Vicdan; Ma'kes-i Efkârı, dimağdır. Binaenaleyh o Latife-i Rabbaniyeyi
           tazammun eden o et parçasına Kalb tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor
           ki; o Latife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı hizmet, cism-i
           sanevberînin  cesede  yaptığı  hizmet  gibidir.  Evet  nasılki  bütün  aktar-ı
           bedene Mâ-ül Hayatı neşreden o cism-i sanevberî bir Makine-i Hayattır
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80