Page 475 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 475
Harun Yahya
J. B. S. Haldane
Alexander Oparin
Bir Zamanlar Miller Deneyi Vard›
Bugün yaflam›n kökeninden bahseden evrimci kaynaklara bakarsan›z, büyük olas›l›kla, savunduk-
lar› tezlere en büyük kan›t olarak "Miller Deneyi"ni gösterdiklerini
görürsünüz. Pek çok ülkenin biyoloji konulu ders kitaplar›nda ö¤-
rencilere bu deneyin ne denli önemli bir bulgu oldu¤u ve sözde "ya-
flam›n kökeni sorununu nas›l ayd›nlatt›¤›" anlat›l›r. Deneyin detay-
lar› ço¤u zaman göz ard› edilir. Deneyde neyin üretildi¤i ve bunun
yaflam›n kökeni meselesinin kaçta kaç›na "›fl›k tutmufl" olabilece¤i
de göz ard› edilir.
Bu deneyin kendisine ›fl›k tutmak için, daha önceki çal›flmala-
r›m›zda çok detayl› olarak yer verdi¤imiz gerçekleri k›saca özet-
leyelim.
1953 y›l›nda, Chicago Üniversitesi Kimya bölümü ö¤rencisi
olan Stanley Miller, hocas› Harold Urey'in de gözetimi alt›nda,
ilkel dünya atmosferine benzedi¤ini varsayd›¤› bir gaz kar›-
fl›m› oluflturdu. Sonra bu kar›fl›m›n içine bir haftay› aflk›n bir
süre elektrik verdi ve bu sürenin sonunda canl›larda kulla-
n›lan -ve kullan›lmayan- baz› aminoasitlerin sentezlendi¤i-
ni gözlemledi.
Aminoasitler, vücudun en temel malzemeleri olan pro- Stanley Miller
teinlerin yap›tafllar›d›r. Yüzlerce aminoasit, hücre içinde
belirli bir s›rayla birlefltirilir ve böylece proteinler yap›l›r. Hücreler
de ortalama birkaç bin ayr› türde proteinden meydana gelir. Yani amino-
asitler, canl›lar›n en küçük parçalar›d›r.
‹flte bu nedenle Stanley Miller'›n aminoasit sentezi, evrimciler aras›nda büyük heyecan uyand›rd›. Ve
on y›llar sürecek bir "Miller Deneyi efsanesi" do¤mufl oldu.
Oysa efsane bofltu. Geçersizdi.
Bu gerçek yavafl yavafl ortaya ç›kt›. 1970'lerde dünyan›n ilk zamanlar›ndaki atmosferin, Miller'in de-
neyinde kulland›¤› metan ve amonyak gazlar›n› içermedi¤i, onun yerine bafll›ca azot ve karbondioksit
içerdi¤i kan›tland›. Bu da Miller'in senaryosunu bofla ç›kard› çünkü söz konusu gazlar aminoasit oluflu-
mu için hiç de uygun de¤illerdi. Jeoloji dergisi Earth'de yay›nlanan 1998 tarihli bir makalede bu gerçek
flöyle özetleniyordu:
Adnan Oktar 473