Page 473 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 473

Harun Yahya





             ler sayesinde canl› bir organizma ç›kabilir mi?

                 Bir zamanlar gözlem ve deneylerin üstteki soruya olumlu cevap verdi¤i san›l›yordu. Yani cans›z madde-
             nin içinden, kendi kendine, canl›lar türeyebilece¤i düflünülüyordu. Çünkü söz konusu "gözlem ve deneyler"
             çok ilkeldi. Bu gözlem ve deneylerin ilk sahipleri Eski M›s›rl›lard›. Nil nehrinin çevresinde yaflayan bu halk, ya-

             ¤›fll› mevsimlerde Nil çevresinde ço¤alan kurba¤alar›n, nehrin etkisiyle çamurdan türediklerini san›yordu. Sa-
             dece kurba¤alar›n de¤il, y›lan, solucan ve farelerin de, su bask›nlar›yla taflan Nil ›rma¤›n›n çamurlar›ndan olufl-
             tuklar›n› düflünüyorlard›. Yapt›klar› yüzeysel "gözlem", onlar› böylesi bat›l bir inan›fla sürüklemiflti.
                 Sadece Eski M›s›r'da de¤il, eski ça¤lardaki pek çok pagan toplumda da canl› ve cans›z varl›klar aras›ndaki
             s›n›r›n belli-belirsiz ve kolayca afl›labilir oldu¤u inanc› yayg›nd›. Hindu felsefesine göre ise, evren "prakriti" ad›

             verilen kocaman, yuvarlak bir maddeden oluflmufltu. Canl› cans›z tüm maddeler bu ilk maddeden evrimlefle-
             rek oluflmakta ve tekrar prakritiye dönüflmekteydi. Eski Yunan felsefecilerinden Thales'in ö¤rencisi Anaksimen-
             deres "Do¤a" isimli fliirinde hayvanlar›n, günefl ›fl›¤›yla buharlaflan bir balç›ktan meydana geldiklerini yazd›.

                 Tüm bu bat›l inan›fllar›n temelinde, canl›l›¤›n basit bir yap›ya sahip oldu¤u zann› yat›yordu. Bu zan modern
             bilimin do¤du¤u Avrupa'da da uzun bir süre korundu. Modern bilim 16. yüzy›ldan itibaren geliflmeye bafllad›,
             ancak bilim adamlar›n›n canl›l›¤›n detaylar›n›, özellikle de gözle görülmeyen moleküler yap›s›n› inceleme im-
             kan› olmad›¤› için, en az üç yüz y›l daha canl›l›¤›n basit oldu¤u düflüncesi baz›lar› için ikna edici olmaya de-
             vam etti. Bu ikna edicili¤in temelinde yine baz› yüzeysel gözlem ve deneyler vard›. Örne¤in Belçikal› kimyac›

             Jan Baptista von Helmont (1580–1644) kirli bir gömle¤in üzerine bu¤day döktü ve belli bir süre bekledikten son-
             ra gömle¤in çevresinde fareler bulunca, bu¤day ve gömlek kar›fl›m›ndan farelerin üredi¤ine inand›. Alman bi-
             lim adam› Athanasius Kircher (1601-1680) de benzer bir deney yapt›. Ölü sineklerin üzerine bal döken ve bir

             süre sonra bu bal›n çevresinde, uçuflan sineklerin bulundu¤unu gören Kircher, sinek ölüleriyle birleflen bal›n
             canl› sinek üretti¤ini sand›.
                 Ancak daha bilinçli deneyler yapan bilim adamlar›, bu düflüncelerin birer yan›lg› oldu¤unu fark edebiliyor-
             lard›. ‹talyan bilim adam› Francisco Redi (1626 –1697) bu konuda ilk kez kontrollü bir deney yapt›. ‹zolasyon
             yöntemini kullanarak, etlerin üzerindeki kurtlar›n kendili¤inden oluflmad›¤›n›, sineklerin getirip b›rakt›klar›

             larvalardan ç›kt›¤›n› belirledi. Redi, canl›l›¤›n cans›z maddelerden de¤il, ancak bir baflka canl›dan gelebilece¤i-
             ni savundu. Bu görüfl "biogenez" olarak bilindi. Canl›l›¤›n kendili¤inden oluflabildi¤i görüflünün ad› ise "abi-
             ogenez"di. Abiogenez ve biogenez taraftarlar› aras›ndaki bilimsel tart›flmay› 18. yüzy›lda John Needham (1713-

             1781) ve Lazzaro Spallanzani (1729-1799) sürdürdü. Her ikisi de bir parça eti kaynatt›ktan sonra izole ettiler.
             Needham ette yine kurtlar›n olufltu¤unu gözlemledi ve bunu abiyogeneze delil sayd›. Spallanzani ise ayn› de-
             neyi tekrarlad›, ama eti daha uzun süre kaynatt›. Böylece üzerindeki tüm organik formlar› öldürmüfl oluyordu.
             Ve bunun sonucunda et kurtlanmad›. Böylece Spallanzani abiyogenezi çürütmüfl oluyordu. Ama yine de pek
             çok insan buna inanmad›. Spallanzani'nin "eti çok fazla kaynatarak içindeki yaflam gücünü öldürdü¤ünü" söy-

             lediler.
                 Charles Darwin teorisini gelifltirirken, hayat›n kökeni konusu iflte bu gibi tart›flmalarla belirsizdi. Pek çok
             insan, kurtlar gibi gözle görülür canl›lar›n olmasa bile, bakterilerin ve di¤er mikroplar›n cans›z maddeden tü-

             reyebilece¤ine inan›yordu. Ünlü Frans›z biyolog Louis Pasteur, as›rlard›r süregiden abiyogenez iddias›n› de-
             neyleri ile 1860 y›l›nda çürüttü, ama abiyogenez düflüncesi yine de pek çok insan›n zihninde yer etmeye devam
             etti. Bu nedenle
                 Darwin ilk hücrenin nas›l ortaya ç›km›fl olabilece¤i konusu üzerinde hemen hiç düflünmedi. 1859'da yay›n-
             lanan Türlerin Kökeni'nde bu konuya dair herhangi bir aç›klama yapmad›. Pasteur'un deneyleri bu konunun

             Darwinizm için büyük bir problem oldu¤unu ortaya koyduktan sonra bile, meseleye fazla e¤ilmedi. Hayat›n
             kökeni konusundaki tek bilinen "aç›klamas›", ilk hücrenin "küçük s›cak bir gölde" oluflmufl olabilece¤i yönün-



















                                                                                                                          Adnan Oktar    471
   468   469   470   471   472   473   474   475   476   477   478