Page 249 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 249
252 LEM’ALAR
her tarafından Nimetleri toplayacak bir tarzda gösterdiğinden; hem bu ulvî
Hakikatı ifade, hem o hadsiz Nimete Şükür için o vakit böyle demiştim:
ى
ى
ى
ى
ةمح رلا و ة معنلا ن ى م ىين تئوُلم م ىني را َدلل ىرىوصمْلا ىنامي ۪لْا ون ىر ٰ لع ى َ ْ ُ ٰ َ ُ ْلَا ح م د ى للّ
َ َ ْ
َ َ ْ
ّ َ ُ
َ
َ
َ ْ
َ ْ
َ
َ ْ ّ
ى
ى
ى ى
ى ى ى ى ى
هق ى ى ى لاخ نذ ْ ة اب فشَك نمْلا ى َ لا َك ۪ ث يْ ة ْ هساو َ َ ىب ح امهنم دي ۪ فت يُ اقح ٍن م ءوم ىلُك ى ل
ًّ
ْ َ َ
َ
َ
ُ
َ ُ ْ
َ
ّ ُ
ْ ُ
ْ
ّ
Yani: "Dünya ve Âhireti Nimet ve Rahmetle doldurmuş bir surette,
hakikî Mü’minlerin Nur-u İman ve İslâmiyetle inkişaf ve inbisat etmiş bütün
hassalarının elleriyle o iki muazzam Sofradan istifadeyi temin eden ve
gösteren Nur-u İman Nimetinin mukabiline, o İmanı bana veren Hâlıkıma,
bütün zerrat-ı vücudumla dünya ve Âhiret dolusu Hamd ve Şükür, elimden
gelse yaparım" demektir. Madem İman bu Âlemde bu Tesirat-ı Azîmeyi
yapar; elbette Dâr-ı Bekada öyle Semerat ve Füyuzatı olacak ki, bu
dünyadaki Akıl ile onlar ihata edilmez ve tarif edilmez...
İşte, ey benim gibi ihtiyarlık münasebetiyle pek çok dostların firak
acılarını çeken ihtiyar ve ihtiyareler! Sizin en ihtiyarınız her ne kadar zahiren
benden yaşlı ise de, manen ben onlardan daha ziyade ihtiyarlığımı tahmin
ediyorum. Çünki fıtratımda rikkat-ı cinsiye ile acımak hissi ziyade
bulunduğundan, kendi elemimden başka binler Kardeşlerimin elemlerini de
o şefkat sırrıyla çektiğimden, yüzler sene yaşamış gibi ihtiyarım. Ve siz ne
kadar firak belasını çekmiş iseniz, benim kadar o belaya maruz kalmamış-
sınız. Çünki oğlum yoktur ki yalnız oğlumu düşüneyim... Bendeki fıtrî olan
bu ziyade acımaklık ve Şefkat, binler Müslüman evlâdlarının, hattâ masum
hayvanların teellümlerine karşı dahi bir rikkat, bir elem, o Sırr-ı Şefkat ile
hissediyordum. Hususî bir hanem yoktur ki fikrimi yalnız ona hasredeyim;
belki bu memleket ile ve belki Âlem-i İslâmın kıt'asıyla hanem gibi,
hamiyet-i İslâmiye noktasında alâkadarım. Ve o iki büyük hanedeki dindaş-
larımın elemleriyle müteellim ve firaklarıyla mahzun oluyorum!..
İşte bütün ihtiyarlığımdan ve firak belalarından gelen teessüratıma,
bana Nur-u İman tam kâfi geldi; kırılmaz bir Rica, kopmaz bir Ümid,
sönmez bir Ziya, bitmez bir Teselli verdi. Elbette sizlere ihtiyarlıktan gelen
karanlık ve gaflet ve teessürat ve teellümata; İman kâfi ve vâfidir. Asıl en
karanlıklı ve en nursuz ve tesellisiz ihtiyarlık ve en elîm ve müdhiş firak,
ehl-i dalaletin ve ehl-i sefahetin ihtiyarlıklarıdır ve firaklarıdır. O Rica ve
Ziya ve Teselli veren İmanı zevketmek ve tesiratını hissetmek için,
ihtiyarlığa lâyık ve İslâmiyete muvafık Ubudiyetkârane bir Tavr-ı Şuur-
darane takınmakla olur. Yoksa gençlere benzemeye çalışmak ve onların