Page 404 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 404

FİHRİST                                                                                                                              407


                                                                     Sahife No:

          "tabiat" namını verip, eşyanın İcadını ona tahmil ederek, öylece ahmakane
          bir  bâtıl  yola  girerler  ki,  ahmaklığın  müntehasında  en  büyük  ahmaklık
          nişanını göğüslerine kendi elleriyle takarlar.

                 Ü ç ü n c ü    M u h a l i n    i k i n c i    m i s a l i : Gayet
          muhteşem bir kışlaya ve gayet muazzam bir Câmiye giren vahşi bir adamın
          misaliyle temsil edilen ikinci bir Hakikattır. Sultan-ı Ezel ve Ebed'in hadsiz
          cünudunun muhteşem bir Kışlası ve muazzam bir Mescidi olan şu Kâinata,
          tabiat  fikirli  münkirler  girerler.  Bakarlar  ki;  bütün  mevcudat  iş  başında
          vazifededirler. Sâni'-i Zülcelal'in Zât-ı Akdesinden i'raz ettiklerinden, Hâlık-ı
          Zülcelal'in bir Cilve-i Rabbaniyesi olan Kuvvetini müstakil bir kadir telakki
          ederek Manevî Kanunlarını birer maddî madde tasavvur etmekle beraber, o
          Kanunların  ellerine  İcad  vererek  "tabiat"  namını  taktıklarından,  bütün
          gördükleri şu hârikulâde mevcudatı tabiata isnad edip, vahşilerin en vahşisi
          olduklarını ilân ederler.

                 İşte  taksim-i  aklî  ile;  mevcudun  Vücud  bulması  için  dört  yoldan
          başka yol olmadığından, bu yollar  hadsiz ve hesabsız muhalleri  îcab  eden
          dokuz  muhal  ile  kapatılarak,  bilbedahe  ve  bizzarure,  dördüncü  yol  olan
          Vahdet  yolu  kat'î  bir  surette  sabit  olur.  Ve  herbir  mevcudun  Vücudu,
          doğrudan doğruya Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un Dest-i Kudretinden çıktığını ve
          Semavat  ve  Arz,  Kabza-i  Kudretinde  olduğunu  gösterir.  Esbab-perest  ve
          tabiata  sapanların  gittikleri  ve  göremedikleri  yollarının  iç  yüzünü
          gösterdikten sonra onları insafa davet eden ve mesleklerini terkettiren gayet
          izahlı  ve  çok  şirin  ve  gayet  latif  bir  beyandan  sonra,  sorulan  iki  şübheli
          sualin  birincisine,  "Redd-i  Müdahale  ve  Men'-i  İştirak  Kanunları"nın
          muktezasıyla; ikincisine de Hâlık-ı Zülcelal bütün bütün Hikmetine zıd olan
          Netice-i  Hilkati  ve  Semere-i  Kâinatı  abesiyete  çeviren  ve  Hikmet-i
          Rububiyetini inkâr ettirecek bir tarz olan mahlukatın İbadetlerini ve bilhassa
          İnsanın  Şükür  ve  Ubudiyetini  başkalara  vermeye  rıza  göstermediği  gibi,
          müsaade  dahi  etmediğini  izah  eden  gayet  güzel  cevablarla  mukabele
          edilmiştir.

                 Hâtimesinde,  tabiat  fikr-i  küfrîsini  terkeden  ve  İmana  gelen  zâtın,
          merak-aver üç sualinden:
   399   400   401   402   403   404   405   406   407   408   409