Page 293 - Risale-i Nur - Sözler
P. 293

YİRMİİKİNCİ  SÖZ’ÜN  İKİNCİ  MAKAMI                                                                      295


           ve Hâlık-ı Küll-i Şey'e mahsus bir sikkedir. Meselâ görsen: Hârika-pişe bir
           Zât, bir dirhem pamuktan yüz top çuha ve ipek veya patiska gibi mütenevvi
           sair kumaşları o tek dirhem pamuktan nescetmekle beraber; helva, baklava
           gibi çok taamları dahi ondan yapıyor. Sonra görsen ki o Zât, demiri ve taşı,
           balı  ve  yağı,  suyu  ve  toprağı  avucuna  alır,  bir  güzel  altın  yapar.  Elbette
           kat'iyyen  hükmedeceksin  ki  o  Zât,  öyle  kendine  has  bir  san'ata  mâliktir;
           bütün anasır-ı arziye, Onun Emrine musahhar ve bütün mevalid-i türabiye,
           Onun  Hükmüne  bakar.  Evet  Hayattaki  Tecelli-i  Kudret  ve  Hikmet,  bu
           misâlden bin derece daha acibdir.

             İşte Hayat üstündeki çok sikkelerden birtek sikke...

             ÜÇÜNCÜ  LEM'A:  Bak,  şu  Kâinat-ı  Seyyalede,  şu  mevcûdat-ı
           seyyarede  cevelan  eden  Zîhayatlara!  Göreceksin  ki:  Bütün  Zîhayatlardan
           herbir Zîhayat üstünde Hayy-ı Kayyum'un koyduğu çok hâtemleri vardır. O
           hâtemlerden  bir  hâtemi  şudur  ki:  O  Zîhayat,  meselâ  şu  İnsan,  âdeta
           Kâinatın  bir  Misâl-i  Musaggarı,  Şecere-i  Hilkatin  bir  Semeresi  ve  şu
           Âlemin bir Çekirdeği gibi ki, Enva'-ı Âlemin ekser nümunelerini câmi'dir.
           Güya  o  Zîhayat  bütün  Kâinattan  gayet  hassas  mizanlarla  süzülmüş  bir
           katredir. Demek, şu Zîhayatı halketmek ve ona Rab olmak, bütün Kâinatı
           Kabza-i Tasarrufunda tutmak lâzımgelir.

             İşte,  eğer  Aklın  evhamda  boğulmamış  ise  anlarsın  ki:  Bir  Kelime-i
           Kudreti, meselâ "bal arısı"nı ekser eşyaya bir nevi küçük fihriste yapmak
           ve  bir  sahifede  meselâ  "İnsan"da  şu  Kitab-ı  Kâinatın  ekser  mes'elelerini
           yazmak, hem bir noktada meselâ küçücük "incir çekirdeği"nde koca incir
           ağacının  proğramını  dercetmek  ve  bir  harfte  meselâ  "Kalb-i  Beşer"de  şu
           Âlem-i Kebirin safahatında Tecelli ve ihata eden bütün Esmanın Âsârını
           göstermek  ve  bir  mercimek  tanesi  kadar  mevki  tutan  "Kuvve-i  Hâfıza-i
           İnsaniyede"  bir  kütübhane  kadar  yazı  yazdırmak  ve  bütün  hâdisat-ı
           kevniyenin mufassal fihristesini o kuvvecikte dercetmek, elbette ve elbette
           Hâlık-ı  Küll-i  Şey'e  has  ve  bu  Kâinatın  Rabb-i  Zülcelâl'ine  mahsus  bir
           hâtemdir.

             İşte  Zîhayat  üstünde  olan  pek  çok  Hâtem-i  Rabbanîden  birtek  hâtem,
           böyle  Nurunu  gösterse  ve Onun Âyâtını şöyle okuttursa, acaba birden bü-
           tün  o  hâtemlere  bakabilsen,  görebilsen:    َ ِروههظلاَ ة ِ  َ َّد ِ ِ بََ  َ ف َ ت ْ   ى  َ َ خا  َ ح ا َ ن َ َ م ِن         َ بس
                                                      ن
                                                                              ْ ن
           demeyecek misin?

             DÖRDÜNCÜ  LEM'A:  Bak,  şu  Semâvatın  denizinde  yüzen  ve  şu
           zeminin
   288   289   290   291   292   293   294   295   296   297   298