Page 675 - Risale-i Nur - Sözler
P. 675

OTUZÜÇÜNCÜ  SÖZ                                                                                                              677


             Nasıl Zîhayatlar, Vücudları ile bir Vâcib-ül Vücud'un Vücuduna delalet
           ediyorlar.  Öyle  de:  O  Zîhayatlar,  ölümleri  ile  bir  Hayy-ı  Bâki'nin
           Sermediyetine, Vâhidiyetine şehadet ediyorlar. Meselâ yalnız birtek Zîhayat
           olan zemin yüzü, İntizamatı ile, ahvaliyle Sânii gösterdiği gibi, öldüğü vakit
           yâni kış, beyaz kefeni ile ölmüş o zemin yüzünü kapaması ile nazar-ı beşeri
           ondan  çeviriyor.  Veyahut  nazar,  o  giden  bahar  cenazesinin  arkasından
           maziye gider, daha geniş bir manzarayı gösterir. Yâni herbiri birer Mu’cize-
           i Kudret olan zemin dolusu bütün geçen baharlar misillü yeni gelecek birer
           Hârika-i  Kudret  ve  birer  hayattar  zemin  olan,  bahar  dolusu  hayattar
           mevcûdat-ı arziyenin gelmelerini ihsas ve Vücudlarına şehadet ettiklerinden;
           öyle geniş bir mikyasta, öyle parlak bir surette, öyle kuvvetli bir derecede
           bir Sâni'-i Zülcelâl'in bir Kadîr-i Zülkemal'in, bir Kayyum-u Bâki'nin, bir
           Şems-i Sermedî'nin Vücub-u Vücuduna ve Vahdetine ve Beka ve Serme-
           diyetine şehadet ederler ve öyle parlak delaili gösterirler ki, ister istemez
                                    ِ ِ
                               ِ
                                           ِ
           bedahet derecesinde   دحَلاْا دحاوْلا للّٰا ِ ب تنمٰا dedirtir.
                                           ه
                                َ
                                        َ
                                               ُ ْ َ

             Elhasıl:  ا ِ تِوم دعب ضرَلاْا  ِ يِحي و   Sırrınca; hayattar bu zemin, bir baharda
                       َ ْ َ َ ْ َ َ ْ
                                       ْ ُ َ
           Sâni'a şehadet ettiği gibi; onun ölmesiyle, zamanın geçmiş ve gelecek iki
           kanadına dizilmiş Mu’cizat-ı Kudretine nazarı çeviriyor. Bir bahar yerine
           binler  baharı  gösteriyor.  Bir  Mu’cize  yerine  binler  Mu’cizat-ı  Kudretine
           işaret eder. Ve onlardan her bahar, şu hazır bahardan daha kat'î şehadet eder.
           Çünki  mazi  tarafına  geçenler,  zahirî  esbablarıyla  beraber  gitmişler;
           arkalarında yine kendileri gibi başkalar yerlerine gelmişler. Demek esbab-ı
           zahiriye  hiçtir.  Yalnız  bir  Kadîr-i  Zülcelâl,  onları  halkedip,  Hikmetiyle
           esbaba bağlayarak gönderdiğini gösteriyor. Ve  gelecek zamanda dizilmiş
           hayattar olan zemin yüzleri ise, daha parlak şehadet eder. Çünki yeniden,
           yoktan,  hiçten  yapılıp  gönderilecek,  yere  konup  vazife  gördürüp  sonra
           gönderilecekler.

             İşte ey tabiata saplanan ve bataklıkta boğulmak derecesine gelen gafil!
           Bütün mazi ve müstakbele ulaşacak Hikmetli ve Kudretli manevî El Sahibi
           olmayan bir şey, nasıl bu zeminin hayatına karışabilir? Senin gibi hiç ender
           hiç olan tesadüf ve tabiat buna karışabilir mi? Kurtulmak istersen: "Tabiat,
           olsa olsa bir Defter-i Kudret-i İlâhiyyedir. Tesadüf ise, cehlimizi örten gizli
           bir Hikmet-i İlâhiyyenin perdesidir" de, Hakikata yanaş.
   670   671   672   673   674   675   676   677   678   679   680