Page 143 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 143

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-I                                                                                       145


           Mektubuyla aldım. Elhak o Kardeşimiz, daima fevkalâde Sadakatını ve
           Nurlara kuvvetli alâkasını muhafaza ediyor. Manidar bir Tevafuktur ki,
           bilmediğim  halde,  Nihad'ın  orada  bulunması  ihtimaliyle,  Sabri'ye  aid
           fıkrada  demiştim  ki:  Nihad  Kars'ta  ise,  Hulusi  ile  görüşür  mealinde
           burada  söylediğim  ve  sonra  size  yazdığım  aynı  zamanda,  o  ikisi
           şimdiye kadar sükût ettikleri halde, beraber bana Mektub yazıyorlar.

                  Sâlisen:  Re'fet  Kardeşimizin  Kemal-i  Sadakat  ve  alâkasını  ve
           Hulusi  gibi  Nurların  bir  Kumandanı  olduğunu  gösteren  Mektubu,
           Hulusi'nin  Mektubunu  aldığım  zamanına  Tevafuku,  latif  ve  sürurlu
           oldu.  O  ikisi  “Lâhika”ya  girsin  ve  Re'fet'in  Masumlara  Kur'an
           okutması ve kendisi Lem'alar ile, yazmak ve okumakla meşgul olması
           ve benim hastalığımın şifasına o Masumlarla Dua etmeleri, bir merhem
           gibi hastalığıma ferah ve hıffet verdi.

                  Ve râbian: Yazıda merhum Âsım'a benzeyen Yakub Cemal'in
           hayatta olduğunu ve hayatta ise Nurlar ile, o güzel Kalemi ile Hizmet
           ediyor  mu  bilemediğim  için,  çok  defa  hazînane  ve  müteessifane
           düşünüyordum.  Hadsiz  şükür  olsun  ki;  hem  Hayatta,  hem  Nurlarla
           Hizmette,  hem  Sadakatta  olduğunu  gösteren  bir  Mektubunu   aldım,
           ِ ِ
             للّ دمحْلَا  dedim.
            ٰ ُ ْ َ
                                          *  *  *

                  Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

                  Yüz defadan ziyade, gayet kıymetli bir Hakikat-ı İmaniye bana
           görünüyor. Te'lif zamanı tamam olması Hikmetiyle, ne kadar çalıştım,
           o  çok  ehemmiyetli  Hakikatı  avlayamadım.  Vâzıhan  ifade  ve  ihsas
           etmek için bekledim, muvaffak olamadım. Şimdi gayet kısa bir işaretle,
           o çok geniş ve çok uzun Hakikattan kısacık bahsedeceğim:
                   ِ                           ِ
                                 ِ
             ِن   محر  ا ل   ةروص    ٰ لع  نا ْ نْلاْا قَلخ     للّا  نا       Hadîsi;      hem     Cevami-ül
                                             َّ ٰ َ
            ٰ ْ َّ
                           َ
                                     َ
                                         َ
                    َ
                             َ َ
                      ُ
           Kelimden, hem Müteşabih Hadîslerdendir. Pek büyük ve küllî nüktesi,
           benim  Kalbime,  Hülâsat-ül  Hülâsa  ile  Cevşen-ül  Kebir'i  okuduğum
           vakit zahir oldu. Ben de o acib ve çok güzel nükteyi kaçırmamak için,
           şifreler, işaretler nev'inden “Hülâsat-ül Hülâsa”nın onyedinci mertebesi
           olan "Kur'an Lisanıyla Şehadet" ve onsekizinci mertebesi olan "Kâinat
           Lisanıyla   Şehadet"   ortasında   o   şifreli   işaretleri    şöyle    koydum:
   138   139   140   141   142   143   144   145   146   147   148