Page 359 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 359

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                        73


           Kalemiyle  yazılan  manevî  bir  fihriste  olmuş.  Yoksa  bir  köy  kadar
           fabrikalar lâzımdır ki o acib ağaç, dal ve budaklarıyla teşkil edilsin. İşte
           Azamet ve Kudret-i İlahînin bir delili de budur ki, bir zerreden dağ gibi
           şeyleri  halkeder.  İşte  aynen  bunun  gibi,  hiçbir  mahviyet  ve  tevazu
           niyetiyle  olmayarak,  bütün  kanaatimle  ilân  ediyorum  ki:  Benim
           Hizmetim ve sergüzeşte-i hayatım, bir nevi çekirdek hükmüne geçmiş.
           İnayet-i  İlahiye  ile  bu  zamanda  ehemmiyetli  bir  Hizmet-i  İmaniyeye
           mebde'  olmak  için  Kur'andan  gelen  ve  meyvedar  bir  Şecere-i  Âliye
           olan Nur Risalelerini ihsan etmiş. Ben bunu kasemle temin ediyorum
           ki,  bütün  hayatımda  geçen  o  Hârikalardan  dolayı  ben  kendimde
           kat'iyyen  bir  kabiliyet  ve  bir  meziyet  ve  o  fevkalâdeliğe  bir  liyakat
           görmüyordum.  Hayret  hayret  içinde  kalıyordum.  Değil  fevkalâde  bir
           deha veyahut fevkalâde bir Velayet, belki kendi kendimi idare edecek
           ve  hayat-ı  içtimaiye  ile  münasebetdar  olacak  bir  kabiliyet
           görmüyordum.  Gerçi  zahiren  hodfüruşluk  gibi  bazı  hâlât  hayatımda
           görünmüştü. O da ihtiyarım haricinde halkların hüsn-ü zannını tekzib
           etmemek için bir nevi hodfüruşluk gibi oluyordu. Fakat halkların hüsn-
           ü zannı gibi Hakikatte olmadığını ve dünyaya yaramadığımı, böyle bin
           derece haddimden  fazla bir teveccühe  mazhar olduğumu bütün  bütün
           hilaf-ı Hakikat telakki ediyordum. Fakat Cenab-ı Hakk'a yüzbin şükür
           olsun  ki  yetmiş-seksen  senelik  hayatımın  sonlarında  onun  Hikmetini
           İhsan-ı  İlahiye  ile  bir  derece  bildik  ve  kısaca  bir  kısmına  işaret
           edeceğim.  Ve  çok  nümunelerinden  bir  kısım  nümunelerini  beyan
           ediyorum:

                  B i r i n c i   N ü m u n e : Medrese usûlünce hiç olmazsa onbeş
           sene Tahsil-i İlim lâzım geliyor ki Hakaik-i Diniye ve Ulûm-u İslâmiye
           tam  elde  edilsin.  O  zamanda  Said'de,  değil  hârika  bir  zekâ  veya  bir
           manevî kuvvet; belki bütün istidad ve kabiliyetinin haricinde bir acib
           tarz ile bir-iki sene Sarf ve Nahiv mebadisini gördükten sonra üç ayda
           acib  bir  tarzda  kırk-elli  Kitabı  güya  okumuş  ve  İcazet  almış  gibi  bir
           halet göründü.

                  Bu  hal  altmış  sene  sonra  doğrudan  doğruya  gösterdi  ki,  o
           vaziyet  Ulûm-u  İmaniyeyi  üç-dört  ayda,  kısa  bir  zamanda  ellere
           verebilecek  bir  Tefsir-i  Kur'anî  çıkacak  ve  o  bîçare  Said  de  onun
           Hizmetinde  bulunacak  işaretiyle;  hem  bir  zaman  gelecek  ki,  değil
           onbeş sene belki bir sene de Ulûm-u İmaniyeyi Ders alacak Medreseler
           ele geçmeyecek ve azalacak bir zamana bir nevi İşaret-i Gaybiye gibi
           manalar hatıra geliyor.
   354   355   356   357   358   359   360   361   362   363   364