Page 397 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 397

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                      111


           Nur Tohumları, zemininizde çiçek açacaklar. Sizden şunu rica ederim
           ki, mazi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O
           çiçeklerin birkaç tanesini mezar taşı denilen, kemiklerimi misafir eden
           toprağın kapıcısının başına takınız. (Yani İhtiyar Risalesi'nin Onüçüncü
           Ricasında  beyan  ettiği  gibi,  Medreset-üz  Zehra'nın  Mekteb-i  İbtidaîsi
           ve  Van'ın  yekpare  taşı  olan  kal'asının  altında  bulunan  Horhor
           Medresemin  vefat  etmesi  ve  Anadolu'da  bütün  Medreselerin
           kapatılması  ile  vefat  etmelerine  işaret  ederek  umumunun  bir  Mezar-ı
           Ekberi  hükmünde  olmasına  bir  alâmet  olarak,  o  azametli  mezara
           azametli Van kal'ası mezar taşı olmuş. Ey yüz sene sonra gelenler! Şu
           kal'anın  başında  bir  Medrese-i  Nuriye  çiçeğini  yapınız.  Cismen
           dirilmemiş, fakat Ruhen bâki ve geniş bir heyette yaşayan Medreset-üz
           Zehra'yı  cismanî  bir  surette  bina  ediniz,  demektir.)  Zâten  Eski  Said
           ekser  hayatı  o  medresenin  hayaliyle  gitmiş  ve  o  matbu  Risalenin
           yüzkırkyedinci sahifeden ta yüzelliyedinci sahifeye kadar Medreset-üz
           Zehra'nın tesisine ve faydalarına dair ehemmiyetli Hakikatları yazmış.

                  Bir  fâl-i  hayırdır  ki;  yirmibeş  senelik  dehşetli  ve  Medreseleri
           öldüren  istibdadın  kırılması  ile  Maarif  Vekili  Tevfik,  Van'da  Şark
           Üniversitesi namında Medreset-üz Zehra'yı inşa etmesine karar vermesi
           ve ümidin haricinde reis Celal dahi mühim mes'eleler içinde Tevfik'in
           fikrine  iştirak  etmesi,  Eski  Said'in  kırk  sene  evvelki  sözü  ve  ricası
           doğru çıkacağını gösteriyor.

                  Şimdi kırkbeş sene evvelki cevabının izahında üç Hakikat beyan
           edilecek.

                  Birincisi:  Eski  Said  bir  Hiss-i  Kabl-el  Vuku'  ile  iki  acib
           hâdiseyi hissetmiş, fakat Rü'ya-yı Sadıka gibi tabire muhtaç imiş. Nasıl
           bir  kırmızı  perde  ile  beyaz  veya  siyah  bir  şeye  bakılırsa  kırmızı
           görünür.  O  da  siyaset-i  İslâmiye  perdesiyle  o  Hakikata  bakmış.
           Hakikatın sureti bir derece şeklini değiştirmiş. O hazır büyük Veli dahi
           o  yanlışını  görüp  o  cihette  şiddetle  itiraz  etmiş.  İşte  o  Hakikat  iki
           kısımdır:

                  Birincisi: Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak Nur çıkacak,
           hattâ hürriyetten evvel pek çok defa Talebelere teselli vermek için "Bir
           Nur  çıkacak,  gördüğümüz  bütün  fenalıklara  karşı  bu  vatana  Saadet
           temin edecek" diyordu. İşte kırk sene sonra Risale-i Nur o Hakikatı kör
           gözlere dahi gösterdi.
   392   393   394   395   396   397   398   399   400   401   402