Page 401 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 401

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                      115


                  Bu  unsurlardan  “toprak”  unsuru  bir  dil  olarak  bütün

           zîhayatların herbiri bir Kelime-i Zîhayat olup  تا َّ ُ  ِ  لَا   َّت   ح   ي   derler. Çünki

           herbir avuç toprak ekser nebatata saksılık edebilir ve menşe' olabilir bir
           vaziyettedir. O halde herbir avuç toprakta, ya bütün beşerin meydana
           getirdikleri  bütün  fabrikaların  adedince  manevî  küçücük  mikyasta
           fabrikalar  -herbir  avuç  toprakta-  bulunacak.  Bu  ise  hadsiz  derecede
           imkânsız...  Veyahut  bir  Kadîr-i  Mutlakın  hadsiz  Kudreti,  nihayetsiz
           İlmi  ve  İradesiyle  olacak.  Demek  toprak  unsuru,  bütün eczası ile ve
                                                      ِ
                                              ِ ِ
           zerratı ile bu mazhariyet için hadsiz    تايح  der. Yani: Ezelden

                                              للّ
                                                            َا ل   َّت

                                               ٰ
                                                  ُ َّ
           Ebede  kadar  bütün  zîhayatların  Hayat  hediyeleri  Zât-ı  Vâcib-ül
           Vücud'a hastır.

                  Sonra  herkesin  hususî  dünyasındaki  gibi,  benim  de  hususî
           dünyamın  ikinci  unsuru  olan  “su”  unsuru  dahi,  küllî  bir  lisan  olarak
           bütün  zerratı  ile,  hususan  zîhayatların  menşe'lerine  ve  yaşamalarına

           Hizmetleri noktalarında, trilyonlar, katrilyonlar adedince   تا   َك   راب ُ َ    ْلَا   م
                                                                       َ
                                                                   ُ
           Kelime-i Mübarekesini lisan-ı hal ile Kâinatta neşrediyor.

                  Çünki suyun katrelerinin gördüğü Vazifeler, hususan nutfelerin
           ve  çekirdeklerin  ve  tohumların  intibahında  ve  uyanıp  vazife-i
           fıtriyelerine mazhar olmakta ve gayet acib ve güzel ve hârika o küçü-
           cük  mahlukların  ve yavruların büyük ve gayet intizamlı ve mükemmel

                                                             للّ
           vazifelere mazhariyetlerini bütün zîşuura tebrik ile   ا  َكرا   ب dediren ve
                                                             ُ ٰ
                                                                    َ َ
                           ب   را


           hadsiz  للّا َك ,   للّا    ء   َ ٰ    َّٓ اش ا   م  dedirmeye  vesile  olmaya  lâyık  olan  o
                                      َ َ
                 ُ ٰ
                         َ َ
                             ُ
           mübareklerin  o  vaziyetleri,  o  su  unsurunun  herbir  zerresinin  binler
           Eflatun kadar ilmi ve binler Hakîm-i Lokman kadar hikmeti ve iradesi
           bulunmak lâzımdır. Bu ise, suyun zerratı adedince muhaldir. Öyle ise
           bir  Kadîr-i  Zülcelal'in  ve  bir  Rahman-ı  Rahîm'in  hadsiz  Kudret  ve
           Rahmet  ve  Hikmet  ve  İradesiyle  o Mübareklerin, o hadsiz Mu'cizata
                                                                ِ ِ
           mazhariyetleri  cihetinde  bütün o mübarekler adedince   تاَك   ُ َ َ    َا   ْل   م   ب ا   ر

                                                                للّ
                                                                    ُ ٰ
           Kelimesini  külliyetiyle  söylediklerinden,  bütün  mahlukat  namına,
           Mi'rac Gecesinde, Netice-i Hilkat-ı
   396   397   398   399   400   401   402   403   404   405   406