Page 499 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 499

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                      213


           biliyorlar ki, peder ve vâlidesinden çok ziyade bir Şefkat, bir Hürmet,
           bir  bağlılık  masum  çocukların  bana  karşı  Bolvadin'de  ve
           Emirdağı'ndaki  ekser  yollarda  göstermeleri,  bu  cüz'î,  şahsî,  hususî
           zevki,  lezzeti,  şefkatkârane  Hürmeti  binler  küllî  ve  umumî  bir  surete
           çevirdiğine  çok  misalleri  var.  Mübarek  bir  kısım  zîruhlarda  Hiss-i
           Kabl-el Vuku' olduğu gibi, Masum Çocukların bir Hiss-i Kabl-el Vuku'
           ile  Risale-i  Nur'un  onlara  dünyevî,  uhrevî  bir  babalıkla  terbiye  ve
           muhafaza  etmesini  Ruhları  hissetmiş  ki,  Nur'un  Hizmetkârına
           babalarından  ve  vâlidelerinden  daha  şiddetli  bir  hürmet  gösteriyorlar.
           Hattâ benim hiç görmediğim, tanımadığım üç yaşındaki bir kız çocuğu
           yalın  ayak  dikenlere  basarak,  koşarak  geldi.  Hattâ  pekçok  dostlarım
           Bolvadin'de  bulunduğu  için  otomobil  ile  çok  hızlı  gittiğimiz  halde
           kurtulamıyoruz.  Hattâ  her  yerde  hiç  beni  işitip  görmedikleri  halde,
           peder ve vâlidesine gösterdikleri alâkayı göstermeleri benim hakkımda;
           nefsim,  hevesim  cismanî  cihetinde  dahi  İmanda  bir  Cennet  çekirdeği
           var olduğunu gördüm.

                                                                    Said  Nursî
                                          *  *  *
                                                ِ
                                         نا   ه    ه     س   ب   ح    مس  ِ   ب ا
                                            ُ ْ َ َ ُ  ْ
                  Üstadımızı  ziyarete  gelip  de  görüşemiyenlerin  ve  biz
           görüştürmeden  gidenlerin  hatırları  kırılmamak  için  Üstadımızın  gizli
           hârika bir Ahval-i Ruhiyesini beyan etmeye mecbur olduk. Hattâ bugün
           bir  parça  dikkatsizlik  ettiğimizden,  gayet  çok  muhtaç  olduğu
           Hizmetimize  nihayet  vermek  niyet  ettiği  halde,  şimdiki  yazacağımız
           şey hatırına geldi; bizi de afvetti, Helâl etti. İşte Hakikat budur:

                  Biz de kat'iyyen anladık ki: Üstadımız ekser hayatını tecerrüdle
           geçirdiği gibi, bütün hayatında hediyeleri kabul etmemek ve mukabilsiz
           hediyeler  onu  hasta  etmek  gibi,  şimdi  hürmet  ve  dostluk  cihetiyle
           onunla  görüşmek  ona  gayet  ağır  geliyor.  Hattâ  mükerreren  biz  de
           anladık:  Musafaha  etmek,  elini  öpmek,  kendine  tokat  vurmak  gibi
           Ruhen  müteessir  oluyor.  Ve  ona  bakmaktan,  dikkat  etmekten  de
           şiddetle müteessir oluyor. Hattâ Hizmetinde biz bulunduğumuz halde,
           zaruret  olmadan  bakamıyoruz.  Bunun  Sırrı  ve  Hikmetini  kat'iyyen
           anladık ki:
   494   495   496   497   498   499   500   501   502   503   504