Page 503 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 503

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                      217


           acib  bir  tarzda  hem  kendine,  hem  o  hâlis  fedakârlarına  kâfi  gelmesi,
           eski zamandaki İşaret-i Gaybiyesinin bir güzel meyvesi ve bir hikmeti
           olduğuna  kat'iyyen  kanaatim  geldiğinden  vasiyetnamemin  âhirinde
           beyan ediyorum.

                  Bu  vasiyetname  benden  sonra  bâki  kalan  tayinat  içinde  de
           konulsun,  tâ  ki  bazı  insafsız  insanlar  "Bu  Said  günde  beş-on  kuruşla
           yaşadığı  ve  kimseden  para  almadığı  halde  şimdiki  mirası  yüzer  lira
           görünüyor,  nerede  buldu?"  dememek  için  bu  Hakikati  izhar  etmek
           münasib olur.

                  Şimdi manevî evlâdlarım, fedakâr Hizmetkârlarım olan Zübeyr,
           Ceylan,  Sungur,  Bayram,  Hüsnü,  Abdullah,  Mustafa  gibi  ve  has  ve
           hâlis Nur'un Kahramanları olan Hüsrev ve Nazif, Tahirî, Mustafa Gül
           gibi  zâtların  nezaretinde  o  düsturumun  muhafaza  edilmesini  vasiyet
           ediyorum.
                                                                    Said  Nursî
                                          *  *  *
           [Bazı  gazetelerde  çıkan  yalanlar  hakkındaki  bir  tekzibi  bera-yı
           malûmat gönderiyoruz.]

                  Bazı muhalif gazeteler, Risale-i Nur Talebelerine tekrar "Tarîkat
           kurmuşlar"  ittihamını  yaptıklarını  gördük.  Bunun  Hakikatle  hiçbir
           alâkası  yoktur.  Bu husus  Risale-i  Nur  davasını gören ona  yakın  Ağır
           Ceza  Mahkemesi'nin  kat'iyyet  kesbetmiş  kararlarıyla  sabittir.  Hem
           Tarîkata  dair  en  küçük  bir  emareye,  vaktiyle  müsadere  edilip  sonra
           bilâ-kayd  u  şart  sahiblerine  iade  edilen  Risale-i  Nur  Kitabları  ve
           Mektubları  arasında  tesadüf  edilmemiştir.  Bilakis  Üstadımız  Said
           Nursî'nin  Mektublarında  ve  Müdafaalarında  kat'î  bir  lisanla  beyan
           ettiği: "Zaman Tarîkat zamanı değil, İmanı kurtarmak zamanıdır.
           Tarîkatsız  Cennet'e  giden  pek  çok,  fakat  İmansız  Cennet'e  giden
           yoktur."  ifadesi  mevcuddur.  Bu  sarahate  ve  bütün  mahkeme  ve
           müddeiumumîlerin otuz seneden beri Tarîkat hususunda en küçük bir
           delile tesadüf edememelerine mukabil, Dini ortadan kaldırmak isteyen
           ve bugünkü İslâmî İnkişafı bir türlü hazmedemeyen, Dine lâkayd hattâ
           aleyhindeki bir güruh, Hakikat-ı İslâmiyete Tarîkat namını verip kendi
           efkârları lehine bu vatanda bir zemin ihzar etmek peşindedirler. Elbette
           her  defasında  olduğu  gibi,  gizli  dinsizlerin  entrikaları  ile,  plânları  ile
           ihdas edilen bu vakıa, bu vatan ve milletin
   498   499   500   501   502   503   504   505   506   507   508