Page 202 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 202

204                                                                          YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                                                  ِ ِ
                                                      ِ
                                         ِ هناح ِ بس ِه ِ مساب
                                         س َ َ
                                                    ْ
                                             ْ س
                 Aziz Kardeşlerim!
                 Bu defa Mektub yerinde bu meyveyi gönderiyoruz.


                            KARADAĞ'IN BİR MEYVESİ
                 Bir Âyetin mana-yı işarîsinin külliyetinden bir ferdi, Hürriyetten
          bu  âna  kadardır.  Teşrin-i  sâni  otuzuncu  gün,  bin  üçyüz  ellisekizde
          (1358),   Karadağ    başına   çıkıyordum.    "İnsanların,   hususan
          Müslümanların  bu  teselsül  eden  helâketleri  ve  hasaretleri  ne
          vakitten başladı, ne vakte kadar devam eder?" hatıra geldi. Birden,
          her  müşkilimi  halleden  Kur'an-ı  Mu'ciz-ül  Beyan,  Sure-i  Ve'l-Asrı'yı
          karşıma  çıkardı.  Dedi:  "Bak!"  Baktım.  Her  asra  hitab  ettiği  gibi,  bu
          asrımıza daha ziyade bakan

                                  ِ
                              ِ
                                                                 ِ
                  ِ ٍرسخ  ِ ِ  ِ ۪ فَِل  ِ نا ْ نْلا ِ ْاِناِِرصعْلاِو  Âyetindekiِرسخ  ِ ِ  ِ ۪ فَِل  ِ نا ْ نْلاْاِنا ِ
                                                     ٍ
                     س
                                 َّ
                                                        س
                                                                    َّ
                   ْ      َ َ        ْ َ  َ            ْ     َ َ
           (şedde  ve  tenvin  sayılır)  makam-ı  cifrîsi  bin  üçyüz  yirmidört  (1324)
          edip,  hürriyet  inkılabıyla  başlayan  tebeddül-ü  saltanat  ve  Balkan  ve
          İtalyan  Harbleri  ve  Birinci  Harb-i  Umumî  mağlubiyetleri  ve  dehşetli
          muahedeleri  ve  Şeair-i  İslâmiyenin  sarsılmaları  ve  bu  memleketin
          zelzeleleri  ve  yangınları  ve  İkinci  Harb-i  Umumî'nin  zemin  yüzünde
          fırtınaları  gibi,  Semavî   ve   arzî   musibetlerle   hasaret-i insaniye   ile
           ِ ٍرسخ    ِ ِ ۪ فَِل ِنا ْ نْ ِ ِ لاْاِن ِ ِ ا Âyetinin bu asra dahi bir Hakikatı, maddeten aynı
             ْ  س  َ َ     َّ
          tarihiyle gösterip, bir Lem'a-i İ'cazını gösteriyor.

                                                   ه
              ِ
           ِ
                      ِ
           ِتاحلاصلاِاوسلمعِو ِ اونم  ِ ني ِ ِ ۤا  َ َ  ِ ۪ ذَّلا َِّلاا ِ  ِ   ( âhirdeki  ,  ت sayılır,  şedde  sayılır
                             س
             َ
                َّ
                       َ َ
           ise) makam-ı cifrîsi bin üçyüz ellisekiz ve dokuz (1358-1359) olan bu
          senenin  ve  gelecek  senenin  aynı  tarihini  göstermekle  o  hasaretlerden
          bâhusus  manevî  hasaretlerden  kurtulmanın  çare-i  yegânesi,  İman  ve
          A'mal-i  Sâliha  olduğu  gibi  ve  mefhum-u  muhalifiyle,  o  hasaretin  de
          sebeb-i  yegânesi küfr ve küfran, şükürsüzlük  yani imansızlık, fısk ve
          sefahet   o lduğunu    gösterdi.    Sure-i   ِ ِرصعْلا ِو  nin    Azametini    ve
                                                  ْ َ  َ
   197   198   199   200   201   202   203   204   205   206   207