Page 23 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 23
GİRİŞ 25
bir mühim âmili de bu olsa gerektir ve tenkid edilmemelidir. Nazar-ı
dikkatle bu Zâtı ve Eserlerini temaşa edenler, Kemal-i Takdirle Tebrik ve
Senadan kendilerini alamamışlardır.
Bilhassa mahkûm ettirilmek için sevkedildiği mahkemeler ve ehl-
i vukuflar, Eserlerini ve Hayatını tetkikten sonra, Eserlerinde görünen
Kemalât ve güzelliği tasdik etmişlerdir. Şu halde; milletin en zeki ve
ferasetli tabakasının, Ehl-i Akıl ve Kalbin yarım asırdanberi devam
edegelen ve gittikçe umumiyet kesbeden Said Nursî ve Risale-i Nur
hakkındaki kanaat ve ifadeleri, gerçekten büyük bir Hakikatın tezahürü
olarak kabul edilmek icab eder.
***
Sual: Madem Allah Alîmdir. Onun bilmesi ve iltifatı kâfidir. Ehl-i
Kemal büyük Zâtlar, daima kendilerini setretmişler. Hem bâki bir
Âlemde Hakikatler bütün çıplaklığiyle ortaya döküleceğine göre; ne için
Risale-i Nurun meziyetleri, İlâhî İnayet ve İkramlar çoklukla zikredilmiş.
Said Nursî'nin Hizmet-i Kur'aniyyesi esnasında mazhar olduğu Harika
Muvaffakıyet ve Kemalât beyan edilmiş ve bunlar ne için neşredilmiş?
Hattâ ilmî Eserlerinin bir çoğunun arkasında bu nevi takrizler
konulmuş?..
Cevab: Bu hususta mukni cevaplar bazı Mektublarda vardır. Bir
hülâsası şudur: Bediüzzamanın Risale-i Nurun Neşriyle Hizmeti,
doğrudan doğruya Kur'an hesabınadır. İman Hakikatlarının Neşri,
Müslümanların İmanlarının takviyesi, kuvvetlenmesi, dolayısiyle İslâm
Dininin teâli etmesi, din düşmanlarının müfsit hücumlarının def edilmesi
ve İslâm Dininin İnsanlar arasında maddî ve mânevî Kemalâtın Zübde ve
Hülâsası olduğunu Âleme ilân etmek ve herkese kanaat-ı kat'iyye vermek
için zikredilmiştir. Yukarıda bahsedildiği gibi aleyhte olanlar öyle
insafsızca hücumlarda bulunmuşlardır ki; Said Nursî, hadsiz muarızlara,
çok kuvvetli ve kesretli düşmanlara karşı; az, fakir ve zayıf olan Risale-i
Nur Talebelerine, Kuvve-i Mâneviyye, gaybî imdat, teşci, Sebat ve
Metanet vermek için Risale-i Nur hakkındaki İkram-ı İlâhî ve Hizmetin
makbuliyetine aid İnayet-i Rabbaniyeyi zikretmiş; insafsız hücum ve
asılsız iftiralara karşı mecburiyetle müdafaaya geçilmiştir.
Hem Tarihçe-i Hayata geçen bir Mektubunda, Bediüzzaman: