Page 313 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 313
KASTAMONU HAYATI 315
kasd ile tokatlar gelmez. Çünki, Sırr-ı İhlâs ve Sırr-ı Ubudiyete müna-
fidir. Bizler; bizlere zulmedenleri bizi himaye eden ve Risale-i Nur'da
istihdam eden Rabbimize havale ediyoruz… Evet dünyaya aid hârika
neticeler, bazı Evrad-ı Mühimme gibi, Risale-i Nurda çokça terettüb
ediyor. Fakat onlar istenilmez, belki verilir. İllet olamaz, bir faide
olabilir. Eğer istemekle olsa, illet olur, İhlâsı kırar; o İbadeti kısmen ibtal
eder. Evet, Risale-i Nurun o kadar dehşetli muannidlere karşı gâlibane
mukavemeti, Sırr-ı İhlâsdan; hiçbir şeye âlet edilmemesinden ve doğru-
dan doğruya Saadet-i Ebediyeye bakmasından ve Hizmet-i Îmaniyeden
başka bir maksad tâkib etmemesinden ve bazı Ehl-i Tarikatın ehemmiyet
verdikleri Keşf ve Kerâmet-i Şahsiyeye ehemmiyet vermemesindendir.
Ve Velâyet-i Kübra Ashabları olan Sahabîler gibi, Veraset-i Nübüvvet
Sırriyle, yalnız Îman Nurlarını neşretmek ve Ehl-i Îmanın Îmanlarını
kurtarmaktır. Evet, Risale-i Nurun bu dehşetli zamanda kazandırdığı iki
netice-i muhakkakası, herşeyin fevkındedir; başka şeylere ve makamlara
ihtiyaç bırakmıyor..
Birinci Neticesi: Sadakat ve Kanaatla Risale-i Nur Dairesine
girenler, Îmanla kabre gireceğine gayet kuvvetli emareler var.
İkincisi: Risale-i Nur Dairesinde, ihtiyarımız olmadan takarrur ve
tahakkuk eden Şirket-i Mâneviye-i Uhreviye cihetiyle, herbir hakikî
Sâdık Şâkirdi; binler dillerle, Kalblerle Dua etmek, İstiğfar etmek, İbadet
etmek ve bazı Melâike gibi kırk bin lisan ile Tesbih etmektir. Ve
Ramazan-ı Şerif'teki Hakikat-ı Leyle-i Kadir gibi Kudsî, Ulvî Hakikat-
ları, yüzbin el ile aramaktır. İşte bu gibi netice içindir ki; Risale-i Nur
Şâkirdleri, Hizmet-i Nuriyeyi Velâyet makamına tercih eder; Keşf ve
Keramâtı aramaz, ve Âhiret Meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz.
Vazife-i İlâhiye olan Muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç
vermek ve galebe ettirmek ve müstahak oldukları şân ü şeref ve Ezvak ve
İnayetlere mazhar etmek gibi kendi Vazifelerinin hâricinde bulunan
şeylere karışmazlar ve harekâtını, onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen
çalışırlar, "Vazifemiz Hizmettir, o yeter." derler.
Said Nursî
* * *