Page 315 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 315

KASTAMONU   HAYATI                                                                                                   317


               Teşrin-i  sâni  otuzuncu  gün,  bin  üçyüz  elli  sekizde  Karadağ  başına
           çıkıyordum. İnsanların, hususan Müslümanların bu teselsül eden helâket-
           leri  ve  hasaretleri  ne  vakitten başladı ve ne vakte kadardır, hâtıra geldi.


           Birden, her müşkilimi halleden Kur'an-ı Mu'ciz-ül-beyan, Sûre-i   ِرصعْل    و     ا
                                                                         ْ  َ  َ
           'yı karşıma çıkardı. Bak! dedi. Baktım. Her asra hitab ettiği gibi, bu asrı-

                                                   ِ
           mıza da daha ziyade bakan   رسخ     َل     ف        نا   ْ نلا    َّ ْا   ِ     ۞       نا    ِرص    و     ا   عْل   Âyetindeki
                                         ُ
                                       ْ         َ َ          ْ  َ  َ
                              ِ
            رسخ      َل     ف     نا   ْ ن ِ   لاْا نا makam-ı cifrîsi  bin  üçyüz  yirmidört edip, hürriyet
                            َّ
              ُ
             ْ         َ َ
           inkılâbiyle başlayan tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harbleri ve
           Birinci  Harb-i  Umumî  mağlûbiyetleri  ve  muâhedeleri  ve  Şeâir-i
           İslâmiyenin  sarsılmaları  ve  bu  memleketin  zelzeleleri  ve  yangınları  ve
           İkinci Harb-i Umumî'nin zemin yüzünde fırtınaları gibi Semavî ve Arzî
                                                             ِ
                                                                  ِ
           musibetler ile hasâret-i İnsaniye ile   رسخ    فَل نا ْ نلاْا نا Âyetinin, bu
                                                                َّ
                                                 ُ
                                                ْ       َ َ
           asırda  dahi  bir  Hakikatı,  maddeten  aynı  tarihiyle  gösterip,  bir  Lem'a-i
                                                                 ِ
                               ِ
                                             ِ
           İ’cazını gösteriyor.   تا   ح ِ   لاصل ا ا  و   ُلمع      و اونمٰا ني    ذلا      َّلاا âhirdeki   ت   ,
                                                             َّ
                                  َ
                                                 َ َ
                                                         َ
                                                     ُ َ
                                      َّ
           (ه  )  sayılır,  şedde  sayılır  ise;  makam-ı  cifrîsi  bin  üçyüz  ellisekiz  ve
           dokuz  olan  bu  senenin  ve  gelecek  senenin  aynı  tarihini  göstermekle,  o
           hasâretlerden, bâhusus mânevî hasâretlerden kurtulmanın çare-i yegânesi,
           Îman ve A'mâl-i Sâliha olduğu gibi; ve mefhum-u muhalifiyle o hasâretin
           de sebeb-i yegânesi, küfür ve küfran, şükürsüzlük, yâni imansızlık ve fısk

                                                 ِ
           ve sefahet olduğunu gösterdi. Sûre-i   صعْلا و'ın Azamet ve Kudsiyetini
                                               ر
                                                ْ  َ  َ
           ve kısalığıyle beraber gayet geniş ve uzun Hakaikın Hazinesi olduğunu
           tasdik ederek Cenab-ı Hakk'a şükrettik.

               Evet Âlem-i İslâm'ın, bu asrın hasareti olan bu dehşetli İkinci Harb-i
           Umumî'den  kurtulmasının  sebebi,  Kur'an'dan  gelen  Îman  ve  A'mâl-i
           Sâliha    olduğu    gibi;    fakirlere   gelen   acı   açlık   ve   kahtın   sebebi,
   310   311   312   313   314   315   316   317   318   319   320