Page 352 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 352

354                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


              İ  k  i  n  c  i  s  i  :  Sultanlık  unvaniyle  ve  padişahlık  umumî  ismiyle
          değil, belki kendi şahsiyle, hususî bir münasebeti ve cüz'î bir muamelesi
          bulunan has bir hizmetçisi ile veya bir âmî raiyetiyle ve hususî telefoniyle
          hususî konuşmasıdır. Öyle de; Padişah-ı Ezelînin, umum Âlemlerin Rab-
          bi  İsmiyle  ve  Kâinat  Hâlikı  Unvaniyle,  Vahiy  ile  ve  Vahyin  Hizmetini
          gören Şümullü İlhamlariyle Mükâlemesi olduğu gibi; herbir ferdin, herbir
          zîhayatın  Rabbi  ve  Hâlikı  olmak  haysiyetiyle,  hususî  bir  surette,  fakat
          perdeler arkasında onların kabiliyetine göre bir Tarz-ı Mükâlemesi var.

              İ k i n c i    F a r k : Vahiy gölgesizdir, sâfidir, Havassa hastır. İlham
          ise;  gölgelidir,  renkler  karışır,  umumîdir;  Melâike  İlhamları  ve  İnsan
          İlhamları ve hayvanat İlhamları gibi çeşit çeşit, hem pek çok envalarıyle,
          denizlerin  katreleri  kadar  Kelimat-ı  Rabbaniyyenin  teksirine  medar  bir
          zemin teşkil ediyor.
                                             ِ
                                 ِ
                                   ر     ب    ت ام  ِ ِ  ا     ل   َك   ل    دادم ر  ا   ن     ْلا   ب   ح    َك وَل
                                            َ
                              َ ِّ  َ     ً       َ ْ ُ  َ  ْ
                                                          ِ
                                  ر   ب    تا ٰ ُ َ ِّ  ِ    َك   ل   م   دف  ْ َ ْ َ َ      نَا     ت   ن    َلبق رحبْلا دف َ َ    َل   ن
                                                ْ َ ْ َ
                                                   ُ

              Âyetinin bir vechini tefsir ediyor anladı.

              Sonra; İlhamın mahiyetine ve hikmetine ve şehadetine baktı, gördü
          ki: Mahiyeti ile hikmeti ve neticesi dört Nurdan terekküp ediyor.

              B i r i n c i s i : Teveddüd-ü İlâhî denilen, kendini mahlûkatına fiilen
          sevdirdiği gibi, Kavlen ve Huzuran ve Sohbeten dahi sevdirmek, Vedudi-
          yet'in ve Rahmâniyet'in muktezasıdır.

              İ k i n c i s i : İbâdının Dualarına fiilen cevab verdiği gibi, Kavlen
          dahi perdeler arkasında icabet etmesi, Rahîmiyetin şe'nidir.

              Ü  ç  ü  n  c  ü  s  ü  :  Ağır  beliyyelere  ve  şiddetli  hallere  düşen
          mahlûkatlarının  istimdatlarına  ve  feryadlarına  ve  tazarruatlarına  fiilen
          imdad ettiği gibi bir nevi konuşması hükmünde olan ilhâmî Kaviller ile
          de imdada yetişmesi, Rububiyyetin lâzımıdır.

              D ö r d ü n c ü s ü : Çok âciz ve çok zaif ve çok fakir ve ihtiyaçlı ve
          kendi Mâlikini ve Hâmisini ve Müdebbirini ve Hâfızını bulmağa pek çok
          muhtaç ve müştak olan  zîşuur masnularına, Vücudunu ve Huzurunu ve
          Himayetini  fiilen  ihsas  ettiği  gibi;  bir  nevi  Mükâleme-i  Rabbaniye
          hükmünde  sayılan  bir  kısım  sâdık  İlhamlar  perdesinde,  mahsus  ve  bir
          mahlûka bakan has bir vecihde, onun kabiliyetine
   347   348   349   350   351   352   353   354   355   356   357