Page 348 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 348

350                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


          Peygamberlere vasıtamızla gelen Mesail-i Îmâniyeye en evvel biz Îmân
          etmişiz.

              Hem,  İnsanlara  temessül  edip  görünen  ve  bizlerden  olan  Ervah-ı
          Tayyibe, bilâistisna ve bil'ittifak, bu Kâinat Hâlikının Vücub-u Vücuduna
          ve  Vahdetine  ve  Sıfat-ı  Kudsiyesine  şehâdet  edip  birbirine  muvafık  ve
          mutabık olarak ihbar etmişler. Bu hadsiz ihbârâtın Tevafuku ve Tetabu-
          ku, güneş gibi sana bir Rehberdir; dediklerini bildi. Ve onun Nur-u Îmânı
          parladı.  Zeminden  göklere  çıktı.  İşte  bu  yolcunun  Melâikeden  aldığı
          Derse kısa bir işaret olarak Birinci Makamın onbirinci mertebesinde:

                     ِ ِ
             ِ ِ    د   ت   ه        حو      ف      هدو   ج   و ب  ُ ُ      و   ج   و   ٰ لَع  َ  ى     َّلد    ا   َّل    ذ   دو   جو   ْل ا ب   ج اوْلا    للّ ا َّلاا ِ  َ  ٓ ِ    َلا   ٰلا   ه
                                                ِ
                             ِ
                                                          ِ
               ْ َ َ
                                                                ُ ٰ
                                                            ٰ
                                     َ
                          ُ ُ
                                                  ُ ُ
                                                        ُ
                                                                         ِ ِ
                           ِ
                                                                ِ ِ
                                                     ِ
                                     ِ
              ِ
                                           ِ
               صا  و   خ عم    ي   َ َ َ      مل   َكت  َ      و     ْلا   م    سا َّ   نلا  را  ْ  ِ    ي     َلا   ن   َظ  َ     لثمتمْلا    ة      َكئٰلمْلا  قافتا
                                                     ِّ َ َ
                              َ ِّ
                  َ َ
                                                                      ُ َ ِّ
                                                                  َ
              ِّ               ُ                         ُ
                            ِ         ِ ِ      ِ ِ     ِ ِ
                          َ   ا   ف   ق ة   وت   م   ْلا     قب   ة َ  اَطت ُ  ُ    ت   م   ا   ْل   م  ارابخا   ب  ِرشب   ْلا
                                         َ
                                ُ َ َ
                                                  َ َ ْ
                                                           َ َ
              denilmiştir.

              Sonra pür merak ve pür iştiyak o misafir, Âlem-i Şehadet ve Cismâni
          ve  Maddî  cihetinde  mahsus  taifelerin  dillerinden  ve  lisan-ı  hallerinden
          Ders aldığından, Âlem-i Gayb ve Âlem-i Berzahta dahi mütalâa ile bir
          seyahat  ve  bir  Taharri-i  Hakikat  arzu  ederken,  her  taife-i  İnsaniyede
          bulunan  ve  Kâinatın  meyvesi  olan  İnsanın  çekirdeği  hükmünde  ve
          küçüklüğü ile beraber, mânen Kâinat kadar inbisat edebilen müstakim ve
          münevver  Akılların,  selim  ve  nûranî  Kalblerin  kapısı  açıldı.  Baktı  ki;
          onlar  Âlem-i  Gayb  ve  Âlem-i Şehadet  ortasında  İnsanî  Berzahlardır  ve
          iki  Âlemin  birbiriyle  temasları  ve  muameleleri,  İnsana  nisbeten  o
          noktalarda oluyor gördüğünden; kendi Akıl ve Kalbine dedi ki: "Gelin,
          bu  emsalinizin  kapısından  Hakikate  giden  yol  daha  kısadır.  Biz  öteki
          yollardaki  dillerden  Ders  aldığımız  gibi  değil,  belki  Îmân  noktasındaki
          ittisaflarından  ve  keyfiyet  ve  renklerinden,  mütalâamız  ile  istifade
          etmeliyiz" dedi, mütalâaya başladı. Gördü ki:

              İstidatları gayet muhtelif ve mezhebleri birbirinden uzak ve muhalif
          olan  umum  istikametli  ve  nurlu  Akılların  Îman  ve  Tevhiddeki  ittisaf-
          kârane  ve  râsihâne  Îtikadları,  Tevafuk  ve  sebatkârane  ve mutmainâne
   343   344   345   346   347   348   349   350   351   352   353