Page 345 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 345

KASTAMONU   HAYATI                                                                                                   347


           ne  kadar  kuvvetli  ve  kat'î  olduğunu  kıyas  edebildi.  Ve  bu  kuvvette  bu
           kadar Muhbir-i Sadıkların hadsiz Mu'cizeleriyle imza ve isbat ettikleri bir
           Hakikatı  inkâr  eden  ehl-i  dalâlet  ne  derece  hadsiz  bir  hata,  bir  cinayet
           ettiklerini ve ne kadar hadsiz bir azaba müstahak olduklarını anladı. Ve
           onları tasdik edip Îman getirenler ne kadar haklı ve hakikatlı olduklarını
           bildi,  Îmân  Kudsiyetinin  büyük  bir  mertebesi  daha  ona  göründü.  Evet,
           Enbiyayı  (A.S.)  Cenâb-ı  Hak  tarafından  fiilen  tasdik  hükmünde  olan
           hadsiz Mu'cizatlarından ve Hakkaniyetlerini gösteren, muarızlarına gelen
           Semavî  pek  çok  tokatlarından  ve  Hak  olduklarına  delâlet  eden  şahsî
           Kemalâtlarından  ve  Hakikatlı  Tâlimatlarından  ve  doğru  olduklarına
           şehadet  eden  Kuvvet-i  Îmanlarından  ve  tam  Ciddiyetlerinden  ve
           Fedakârlıklarından ve Ellerinde bulunan Kudsî Kitab ve Suhuflarından ve
           onların  yolları  doğru  ve  Hak  olduğuna  şehadet  eden  ittiba'lariyle
           Hakikata, Kemalâta, Nura vâsıl olan hadsiz tilmizlerinden başka, onların
           ve  o  pek  ciddî  Muhbirlerin  müsbet  mes'elelerde  İcmâı  ve  İttifakı  ve
           Tevatürü  ve  isbatta  Tevafuku  ve  Tesanüdü  ve  Tetabuku  öyle  bir
           Hüccettir  ve  öyle  bir  Kuvvettir  ki;  dünyada  hiçbir  kuvvet  karşısına
           çıkamaz  ve  hiçbir  şüphe  ve  tereddüdü  bırakmaz.  Ve  Îmânın Erkânında
           umum  Enbiyayı  (A.S.)  tasdik  dahi  dahil  olması,  o  tasdik  büyük  bir
           Kuvvet Menbaı olduğunu anladı. Onların Derslerinden çok Feyz-i Îmânî
           aldı. İşte, bu yolcunun mezkûr Dersini ifade mânasına Birinci Makamın
           sekizinci mertebesinde:


                           ِ ِ ِ
                                       ِ ِ
                                              ِ
                                                               َّ ى
                  ع     ِ  ي   مج  عامجا هتد  َ ْ َ      ف     و   ح   هدوجو     بو   جو   ٰ لَ      ع  َّلد     ذلا         للّا   ِ   هل ٰ   ا   َّلا  ٓ ِ    َلا     ا
                                                          َ
                                                                         َ
                                                                  ُ ٰ
                      ُ َ ْ
                                                      َ
                    َ
                                                 ُ ُ
                                          ُ ُ
                                                        ِ
                                                                 ِ
                                                    ِ
                                                              ٓ
                      ةقَّدصمْلا   ِ ِ    ص   د   ق   ة    مْلا    ر  ة َ  ِ ِ    ها   ب   ْلا    م ِ ِ   تا   زج   عم ة  وقب  ِ ِ    ءايبنلاْا
                                                                   َ
                      َ
                                   ُ َ ِّ َ
                                                                َ ْ
                                                         َّ ُ
                                                  َ
                                                     ْ ُ
                                           َ
                        َ ُ
                                              ُ
               denilmiş.

               Sonra  Îmânın  Kuvvetinden  ulvî  bir  Zevk  alan  o  seyyah-ı  talib,
           Enbiya  Aleyhimüsselâm'ın  Meclisinden  gelirken,  Ulemanın  İlmelyakîn
           suretinde kat'î ve kuvvetli delillerle, Enbiyaların (A.S.) Dâvalarını isbat
           eden  ve  Asfiya  ve  Sıddîkîn  denilen  mütebahhir  Müctehid  Muhakkikler
           onu  Dershanelerine  çağırdılar.  O  da  girdi,  gördü  ki:  Binlerle  dâhî  ve
           yüzbinlerle  müdakkik  ve  yüksek  Ehl-i  Tahkik,  kıl  kadar  bir  şübhe
           bırakmayan  Tedkikat-ı  Amîkalarıyla,  başta  Vücub-u  Vücud  ve  Vahdet
           olarak müsbet Mesail-i Îmâniyeyi isbat ediyorlar.
   340   341   342   343   344   345   346   347   348   349   350