Page 340 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 340
342 BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Demek, nasılki sefineleri sarsıntıdan vikaye ve muvazenelerini mu-
hafaza için; onların direkleri, üstünde kurulmuş; öyle de, dağlar, zemin
sefinesine bu mânada hazineli direkler olduklarını, Kur'ân-ı Mucizül-
Beyan,
ِ
ِ
ِ
س رَا َلاب ج ْلا و ۞ سِا ر و اهيف ان قْل ي َ َ ْ َ ۞ َاو اد َ ْ ً َل َا تو ا اب جْل ا و gibi
ي
ا
ه
َ
َ
َ
ْ ٰ َ
َ
َ َ َ
َ
çok Âyetlerle Ferman ediyor.
Hem meselâ: Dağların içinde zîhayata lâzım olan her nevi menba'lar,
sular, mâdenler, maddeler, ilâçlar o kadar hakîmane ve müdebbirâne ve
kerîmane ve ihtiyatkârâne İddihar ve İhzar ve istif edilmiş ki; bilbedâhe,
Kudreti nihayetsiz bir Kadîr'in ve Hikmeti nihayetsiz bir Hakîm'in Hazi-
neleri ve Anbarları ve Hizmetkârları olduklarını isbat ederler, diye anlar.
Ve sahra ve dağların dağ kadar Vazife ve Hikmetlerinden bu iki cevhere
sairlerini kıyas edip, dağların ve sahraların umum Hikmetleriyle, hususan
ihtiyatî iddiharlar cihetiyle getirdikleri şehadeti ve söyledikleri
و
ه َّلاا ِ هلا ٓ ِ َلا Tevhidini, dağlar kuvvetinde ve sebatında ve sahralar
ٰ
َ
ُ َ
genişliğinde ve büyüklüğünde görür. Âmentü Billâh der.
İşte bu mânayı ifade için, Birinci Makamın beşinci mertebesinde:
ِ
ِ
ِ
ٰ
عي مج ِ ِ ج و هد و ب وجو ٰ لَع َّلد ىذ َّلا دوج ُ ُ ْل و ا بج َ ُ ٰ ا للّ ا ْل و ا َّلا ِ ا هلا ٓ ِ َلا
َ
َ
َ
َ
ُ ُ
ُ ُ
ُ
ُ
ِ ة قي قح ِ ةَطاحا ِ ِ ع َظ م ة ِ ةدا ه ب ا يَل ه َ َ َ ْ َ ف هي ا و ع ام عي مجب ى راحصلا و لا بجْلا
ِ
ِ
ِ
ِ
َ
ٰ َ َّ
َ
ِ َ
َ
َ
َ
َ َ َ َ َ
َ
ِ
ة ي ِ ِ طاي ح ت ْ َ ِ ِ لاْا ب ِيْ دَّتل و ا َ ِ ةَظفاحمْلا و ِ رو ُذب ِر ا ْل ن و ِ ةرادلاْا َ ِ را و خ ِ ِ دلاْا
َ ْ َ
ْ
َ
َّ
َ َ
َ
ُ
َ َ ُ
ِّ
ِ ةد هاشمْل ا ِ ِ َكمْلا ِ ةمَظت نمْلا ةم اع ْلا ِ ِ َ ِ ِ ب نا ي رلا
ِ
ةعساوْلا ة
ب ةَلم
َ َ
َ َ
َ
َّ َّ َّ
َ َّ
ُ َّ
َ
ْ ُ
ُ
denilmiş.
Sonra o yolcu, dağda ve sahrada fikriyle gezerken eşcar ve nebatat
Âleminin kapısı fikrine açıldı. Onu içeriye çağırdılar. "Gel, dairemizde