Page 66 - 7. Sayı Ekim-Kasım 2021
P. 66
Kuşlar üzerinde dillensin diye tekinin gagası fırt diye koptuğunda
oradadır sanki. Gölgesi, her iki kusası gelip tövbe çektiydi: “Allah
kıraathaneyi de sırayla tepsin; tövbe, yarabbi tövbe.” Ne olduysa
çocuklar, dallarını perdeleyen ondan sonra olmuştu. Islığı duyunca.
ve her daim ayıbı gizleyen geniş Köylü de orada öğrenmişti. Dilden
yapraklarının ardında gözden yitip, dile, pencereden pencereye. İnsan ne
ıslık tüttürürsün diye oradadır. lafı ne de rüzgarı....
Yürüyor. Alnı boncuk boncuk ter. Bu Islık, Orta Hakkı’yı, ikinci
yol bitmez, diye geçiriyor içinden. kıraathanenin tam beş adım
“Yok, yok biter.” Islık bir yılan gibi ilerisinde yakaladı. Tenine diken
peşinde: Ara ara duraksayarak başını diken battı; gönlüne dokundu, hâl
kaldırıyor; incelip kalınlaşıyor, bir hatır sordu. Sonra tuttu, onun ağır
sıklaşıp bir gevşiyor. Farkında değil. adımlarını sarıp sarmalayarak dur
Yol üstünde bir gölgelik arıyor etti. Panzehiri yalnızca masallarda
gözleri. “Yumurta paralarını gider kalmış bir zehre tutulmuşçasına
yatırır bu şimdi.” Almalı. Elinden zangırdamaya başladı Orta Hakkı
çekip almalı ama beş yaşında bunun üzerine. Gördüğü yerde
çocuk da değil ki... Kovduydu. Yine elmaya karşı koyamadığı gibi ıslığa
kovar. Küsüp, iki hafta ortalardan da kayıtsız kalamadı elleri. Kolları
kaybolduydu bir de. Gururu da var. zangır zangır titredi, geniş alnı ter
Cibileri yemle desen yemlemez ama. boşandı öylece. Kalın parmakları
Gel oğlum şuraya yenice tel kümes belindeki uçkura yöneldi ve bir
yapalım; yapmaz. Okumadı da. dakika düşünmeksizin, tek hareketle,
Kafası basmaz. Anası etti bunu böyle. kumaş tumanını alaşağı etti.
Ağam yukarı, paşam aşağı. Niyazi ve Purço, ıslığın halatlarını
Salak karı. dillerinden salmış; Orta Hakkı’nın
Bir keresinde kendisini de taktıydı yol kenarındaki yersiz çıplaklığına
ya peşine: “Baba Allah’ıma kitabıma, gülüyor, bir yandan da birbirlerini
bir kere gel, kırma...” Gitmişlerdi. dürtüyorlardı. Bulundukları yerden
Ta köyün dışında bir baraka. Mavi yalnızca kara bir baldır görünüyordu
brandalı, içerisi ışıklı mışıklı. Kör oysa. Öfke diye bildikleri tek şey
oldum sandıydı aydınlıkta. Yerde iki kavga ise oyun diye bildikleri
tane eski halı. Bir de ses. Curcuna. şey de böcek dövüştürmek ve bu
İmam da oradaydı, görmeze vermişti. elli iki yaşındaki adamın tikini
Kanlar içindeki sıska horozlardan gıdıklamaktı.
Buluntu Kutusu 66