Page 37 - Bursa
P. 37
kimse görünmüyordu. Kulaklarına,
epey ilerideki kurumuş dere yatağının
yamacında iki öküzüyle çift süren
yaşlı adamın öküzlere ‘Hohh, dehhh’
diyen sesi geliyordu.
Bitmek bilmeyen savaşlar ve sefer-
berlikler, Anadolu’daki diğer köyler
gibi Nalınlar’ı da ıssıza çevirmiş, genç
nüfusu öğüterek ocakları yakıp kül
etmişti. Dönen birkaç genç de ek-
meklerini aramak için Bursa yolunu
tutmuştu.
Domatesten yumurtadan ümitlerini
kesip, yol kenarındaki çaltıların içinde
olgunlaşıp ballanmış ahududulara
yumuldular. Bu sıcakta mayhoş tadı
serinletici geldi. Elleri, dudakları ve
bıyıkları ahudududan mor bir renk
almıştı. Arada sırada dikenler batsa
da aldırmadılar. Tek kelime etmeden
Sadettin Efe'nin kızı, babasının fotoğrafı ve Süleyman Işık
yiyorlardı ki, çaltının içinde hışırtılar
duyup duraladılar. Yılan da olabilirdi,
başka bir hayvan da. Celalettin Efe
ayağıyla dikenleri aralayınca kaçmaya
hazırlanan bir kekliği fark edip tüfe-
ğine davranınca Şaban Çavuş bileğine
yapışıp azarladı.
-Napıyorsun kuzim, sırası mıdır şim-
di?
Efe, Şaban Çavuş’a dönüp onu dudak-
ları mora boyanmış görünce kahkaha-
yı koyuverdi.
-Ulan Arnavut, şeher garıları gibi ol-
muşsun. Şu dudaklara…
Sözünü tamamlayamadı. Silahlar peş-
peşe patladı.
Kulak kesildiler. Silah sesleri Kapıkaya
tarafından geliyordu. Önce tek tük, ar-
dından sağanak şeklinde. Köye doğru
bir koşu tutturup adamlarının yanına
Sadettin Efe'nin mezarı
vardılar.
Efe, Çavuşa seslendi. Atlarına atlayıp Erenler yolunu tut- Gizlendikleri yerden düşmanın Orha-
-Ne yapacaz Arnavut Şaban? tular. Silah sesleri daha da artmıştı. neli yönüne doğru, hızlı biçimde iler-
Şaban düşünceli düşünceli kafasını Şaban Çavuş, yanındakine bağırdı. lediğini gördüler. Şaban Çavuş, yere
kaşıdı. -Silah hep bir yöne doğru atılır. Karşı- tükürerek konuştu.
-U be deti kos. lık verilmez sanki. Dinleyin bakın… -Bu gidiş iyi gidiş değil Efe. Yunan
-O ne goca Arnavut? Kulak kesildiler Çavuş’un söyledikleri soluğu Adırnaz tarafında alır artık.
-Deniz yoğurt oldu be kuzim. doğru gibiydi. Sesler, şimdi de azalma- -Bekleyecez mi bu çukurda? Vuruşma-
Celalettin Efe söyleneni yine anlama- ya başlamıştı. Erenler çatrağına yak- yacak mıyız?
dı. Şaban Çavuş devam etti. laştıklarında en önde gösterişli atının Şaban Çavuş acı acı gülerek kolunu
-Herkes davransın, hazırlasın çanakla- üstünde, gök mavisi giysisiyle bir Yu- Efe’ye uzatıp konuştu.
rını. Hayden buyrun yoğurda. nan zabiti ve arkasında yarısı atlı yarı- - Hip ketu e shih Stambollin.
sı piyade iki yüze yakın Yunan askeri
Sonra Efe’ye bakıp gülerek ekledi.
sökün etti. Aralarında üçyüz adımdan Bu kez Efe kızdı.
- Fol me ti, fol me murin.
fazla bir mesafe vardı. Şaban Çavuş’un -Ne deye ikide bir Arnavutca lakırdı
Efe, boş gözlerle kendisine bakınca
el hareketiyle milisler, çalılıklarla kaplı edersin. Türkçenin suyu mu çıktı?
kızdı.
dere boyuna indiler. Bu kadar kalaba- Şaban öfkeyle bağırdı.
-Ne söylesem anlamazsın be more. Ha lık düşmana karşı yapılacak en iyi iş
sana söylemek, ha duvara söylemek. gizlenip kuvveti muhafaza etmekti. -Dirseğime çık da İstanbul’a bak de-
Yoktur farkı… rim sana anlamazsın be Yörük kuzim.
33