Page 39 - Bursa
P. 39

sesin geldiği yere başını kaldırdı. Ses
                                                                               daha bir belirginleşti. ‘Sen onu yene-
                                                                               ceksin oğul, muzaffer olacaksın’. Bir-
                                                                               kaç kez duyduğu sesin sahibi ihtiyara
                                                                               dikkatli bakınca Yemen’de şehit düşen
                                                                               babası olduğunu fark etti. Bir şeyler
                                                                               söylemek istedi fakat sesi çıkmadı.
                                                                               Babası göründüğü gibi beyaz sisler
                                                                               ardında yok oluverdi.
                                                                               Haydar Bey uykusundan fırladığında
                                                                               terden sırılsıklamdı. İçinden Elham
                                                                               okudu. Sonra babasının rüyada ver-
                                                                               diği müjdeyi anımsayıp sevindi. Biraz
                                                                               ilerisinde uyuyan Edebeyli İzzet Efe’yi
            Haydar Beyin mezarı (burada üstünden yol geçmiş)
                                                                               dürterek uyandırdı. Uykusundan sıç-
                                                                               rayıp tüfeğini arayan Efe’ye gülümse-
           Bu kez Dağ Müfrezesi’nin karşısında   verilmeye başlandı. Bunca düşman
                                                                               yerek seslendi.
           iki yüz yerine on dört bini aşkın asker,   ölüsüne karşı verilen üç şehit ve Da-
           onlarca top, yüzlerce mitralyöz vardı.   ğakça’nın karşısında mıhlanıp kalmış   -Yeneceğiz İzzet Efem düşmanı. Bu
           Çongara ve Hüseyinalanı tarafından   düşman… Bu başarı, müfrezenin di-  dağlar, yarın Yunan’ı yutacak. Göre-
           yapılan yoklama maksatlı top atışları,    rencini perçinledi.       ceksin.
           Şeytanbudaklar’dan Epçeler’e kadar   Gece, Keşiş Dağı’nın güney eteklerini   Uykunun ortasında uyandırılıp bu
           geniş bölgeyi kasıp kavuruyor, top   örttüğünde ortalığa sessizlik çöktü.   sözlerin söylenmesi İzzet Efe’ye tuhaf
           mermilerinin düştüğü yerlerde çukur-  Bugün, bu dağlarda, derelerde ölüm   gelmişti. Yine de ‘İnşallah Gumandan,
           lar oluşuyordu.                   kalım savaşı verildiğine, toprağın şa-  inşallah’ deyip uykuya daldı.
           Yeterli karşılık görmeyince askerleri   rapnellerle alt üst olduğuna inanmak   ***
           ve ölüm makinalarıyla daha bir yak-  bu sessiz gecede çok zordu.    Ertesi gün o dağlar pek çok Kuvvacı
           laştılar. Önce mevzileri saatlerce topla   Ağustosböceği sesleri Kurmay Hay-  milis ve Yunan’la birlikte Kurmay Hay-
           dövüyorlar, sonra taarruz ediyorlardı.   dar’a ninni gibi geliyordu. İki gündür   dar’ı da yuttu. Bembeyaz atının üstün-
           O kadar çoktular ki, Kurmay Haydar,   at üstünden hiç inmemiş, ordan oraya   de oradan oraya koşturup talimat ve
           Şeytanbudaklar sırtından baktığında   koşturmuştu. Taa Epçeler’den Seferı-  kurşun yağdıran Haydar Bey, yakınına
           karınca gibi kaynayan haki ve mavi   şıklar’a, Dağakça’dan Erenler’e kadar   düşen bir top mermisinin şarapneliy-
           renkli düşman üniformalarını görü-  geniş arazide adamlarını yüreklendir-  le göğsünden vuruldu. Atından yere
           yor, işlerinin bu kez bitik olduğunu   meye, yönlendirmeye çalışmış, düş-  düştüğünde en yakınındaki Alakuş
           hissediyordu.                     mana kurşun çalmıştı.             Ahmet, Kumandanın şarapnelle dağı-
           Böylesine kalabalık ve azgın bir sü-                                lan göğsünün açılmış kafesinden fırla-
                                             Batı Cephesi’nden peş peşe gelen ve
           rüyü durdurmak imkânsızdı. Fakat                                    yıp deli gibi atan ve sonra ters dönüp
                                             aynı minval üzere olan telgraflar artık
           Batı Cephesi’nden gelen emir kesindi:                               toprağa bulanan yüreğini gördü. Hay-
                                             sinirine dokunmaya başlıyordu. Bir
           ‘Orduya 4-5 gün kazandırılacak, düş-                                dar beyin parçalanmış bedeninden
                                             avuç adamla bunca donanımlı 14 bin
           manın yürüyüşü yavaşlatılacak’tı. İyi                               fışkıran kanlar, beyaz atına sıçramış,
                                             kişilik Kolorduya direnmeyi emret-
           de hepsi hepsi 500 civarı adamla mı                                 hayvan kızıl kana boyanmıştı.
                                             mek insafsızlık, hatta gaddarlıktı ama
           başarılacaktı bu iş? Üstelik top desen
                                             bunu emrettiğine göre Cephe Komu-  Kumandanın ölümüyle sarsılan Dağ
           sadece bir çakaralmaz, makinalı tüfek
                                             tanı da çaresiz olmalıydı.        Müfrezesi, şehit vere vere, adım adım
           desen üç-beş. Bunlarla mı?
                                             Bir rüya…                         çekile çekile düşmanı üç gün oyalaya-
           Adamlarını belli aralarla dere içlerine,                            bildi.
                                             Bunları düşünürken yorgunluk ve
           yolların yakınındaki tümseklere, vadi-                              Çok üstün Yunan kuvvetleri, Beyce-
                                             uykusuzluğa yenildi. Gözleri ağır ağır
           lere sırtlara çete düzeni yerleştirmişti.                           Çardı-Tavşanlı üzerinden Kütahya’ya
                                             kapandı. Hayvan boğazlar gibi çıkan
           Tüm bu eşitsizliğe karşın Yunan iler-                               yürüyerek Türk Ordusu’nu önce
                                             meşhur horultusu yakın mevzideki
           leyişi başlangıçta sert kayaya çarpmış,                             Kütahya, sonra Eskişehir’de yendi.
                                             milislere kadar ulaşıyordu.
           yavaşlatılmıştı. Ummadıkları anda                                   Aradan aylar, yıllar geçtiği halde
                                             Rüyasında sisler arasında bir Yunan
           sağdan soldan atılan ve nişan alın-                                 Şeytanbudaklar’dan Bağlı’ya, Mürsel-
                                             Generali’ni gördü. Adam durmadan
           dığı için hedefini bulan kurşunlarla                                ler’e kadar birçok köyde köylüler kızıl
                                             gülümsüyordu. Sertçe ‘Kimsin sen?’
           düşmanın yürüyüş kolu sarsılıyordu.                                 kana boyanmış bembeyaz bir at gör-
                                             diye bağırdı, sesine yanıt alamadı,
           Buna karşın Yunan birlikleri, gö-                                   düler. Ve o at insanlara bir göründü,
                                             General kendisine doğru yürümeyi
           rünmeyen milislere karşı pek isabet                                 bir kayboldu.
                                             sürdürdü. Tam bir adım kalmıştı ki,
           kaydedemiyordu. Yine de topların
                                             yukarıdan kanını donduran bir ses   ***
           gümbürtüsü, silah şakırtıları, taşa
                                             duydu. ‘Bu, General Plastras’ diyordu.   Dağ Müfrezesi’ne…
           değen kurşunların çıkardığı vınlama-
                                             Gözlerini ovuşturunca biraz önce
           lar, tekbir sesleri, çığlıklar, ‘Allah Allah’                       Size Bursa’yı borçluyuz. Nur içinde
                                             karşısında sırıtarak duran Generalin
           nidaları vadilerde yankılanıyordu.                                  yatın.
                                             bir anda yok olduğunu görüp yeniden
           Birinci günün sonunda ilk şehitler de
                                                                                                            35
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44