Page 44 - Tuğba Zengin
        P. 44
     Önce  makarna  yapmak  için  gereken  malzemelerini  çıkardık:
               kıyma,  yağ,  çiğ  makarna,  biraz  da  su…  Sonra  babam  bana  nasıl
               başlayacağımızı tek tek anlattı ve ardından makarnayı hazırlamaya
               başladık.  İlk  olarak  makarnayı,  sonra  kıymayı  hazırladık.  Tabii  ki
               sonunda  da  ikisini  birbirine  karıştırdık.  Karışımı  ocağa  koyduk  ve
               masayı hazırlamaya başladık. Boyum yüksek raflara yetişmediğinden
               babam  tabakları,  bardakları  tezgâha  indirdi.  Ben  de  alttaki
               dolaplardan  çatal,  kaşık  ve  bıçakları  çıkarttım.  İlk  önce  kendi
               çıkarttıklarımı götürdüm, sonra da babamın tezgâha koyduklarını.
               Babam da o sırada makarnanın pişip pişmediği kontrol ediyordu.
                      Sonunda  makarnamız  yenecek  kıvama  gelmişti.  Babam
               makarnayı  tabaklara  yavaşça  koymaya  başladı.  Tam  masayı
               oturacaktık ki annem de geldi. Onu gördüğümüze şaşırmıştık. Çünkü
               daha  geç  geleceğini  düşünüyorduk.  İşten  geldiği  için  hemen  elini
               yıkadı  ve  biz  de  o  sırada  ona  bir  tabak  çıkarıp  makarna  koyduk.
               Hepimiz  beraber  masaya  geçtik  ve  yemeğimizi  yemeye  başladık.
               Yemekte her zamanki gibi benim derslerimden ve annemle babamın
               işlerinden konuştuk. Yemek masası sohbetlerini çok severdik.
                      O  gün  ilk  defa  makarna  yaptığım  için  mutlu  ve  gururlu
               hissediyordum.  Yepyeni  bir  şey  öğrenmiştim.  Babamla  birlikte
               makarna  yaparken  işbirliği  yapmanın  önemini  de  bir  kez  daha
               anlamış  oldum.  Ancak  babam  olmasa  birçok  işi  o  kadar  kolay
               yapamayacağımı  biliyordum.  Onun  bana  özellikle  yeni  olduğum
               konularda destek olması çok önemliydi. Annem ve babam da benim
               ilk makarnamı bütün akşam onu öve öve bitiremediler. Onlar da beni
               cesaretlendirmeye  çalışıyor  olmalıydılar.  Her  şey  bu  haliyle  ne
               güzeldi.
                                                                                                       44
     	
