Page 58 - Tuğba Zengin
P. 58
kelimelerden bahsediyorlardı. Masadaki sohbeti anlamasam da çok
mutlu hissediyordum, çünkü bugün kuzenimle bir sürü oyun
oynayabilecektim. Kahvaltımız bitince denize gitmek için
hazırlanmaya başladık.
Denize Kuzenim Ahmet, ben ve dedem beraber gidecektik.
Oraya vardığımızda hava çok ama çok sıcaktı. Hemen denize girmek
istiyorduk. Dedem ikimizin de elini tuttu ve sahile doğru yürüdük.
Kıyıya ulaştığımızda ben hemen suya girmek istedim. Dedem bana
dönerek:
“Acele etmeyin, daha su ısınmamıştır, soğuktur, hasta
olursunuz sonra!” Dedi. Ben de ısrarcı bir şekilde:
“Ama dede, hemen girelim! Sonra insanlar gelecek ve deniz
kalabalık olacak.” dedim. Sonra Ahmet’e fısıldadım:
“Ahmet, ikili tatlı surat!”. Ahmet kafasını salladı ve ikili tatlı
surat yaptık. Bu ikimizin büyükleri ikna etmekte kullandığımız bir
yüz ifadesiydi.
Dedem, yüzümüzü görünce bize karşı koyamadı tabii:
“Haydi madem, denize girelim.” Dedi.
“Oleyyy!”
Bence deniz çok güzeldi; ama dedem denizin çok soğuk
olduğunu söyleyerek bizi yine de uyarıyordu. Ahmet ve ben onu
dinlemedik, hatta ona da denize girmesi için ısrar ettik. Dedemi
sonunda ikna edince üçümüz birden denizde su oyunları oynamaya
başladık. Hep zamanki gibi çok eğlenmiştik. Biz suda çok az zaman
geçirdiğimizi düşünüyorduk ama dedem bizi sudan çıkarma ısrarını
sürdürüyordu. Biz de kuzenimle dedemin ayaklarından tuttuk ve
onun da çıkmasını engellemeye çalıştık. O da bizi kırmadı ve biraz
daha kalmak zorunda kaldı:
58