Page 59 - Tuğba Zengin
P. 59
“Tamam kalacağım; ama sadece beş dakika.” Biz buna razı
olduk mecburen ve su oyunumuz tekrar başladı. Dedem bu sırada
dişlerini çıkardı ve deniz suyuyla takma dişlerini yıkadı. Bizim de
midemiz bulandı, ama dedem hiç rahatsız olmadı. Bir süre daha
zaman geçirdikten sonra Dedem:
“Hadi artık dışarı çıkalım.” Dedi.
Biz sonunda ikna olarak kafamızı salladık ve denizden çıkmaya
karar verdik. Bu sırada nereye oturacağımızı planlıyorduk.
“Dede nereye oturacağız?” diye sordum.
“Siz seçin, fark etmez.” dedi. Çünkü hemen taşlara yatmak
istiyordu. Zaten normalde sahile havlu getirmez. Havlunun üzerinde
güneşlenmek yerine taşa yatmayı tercih eder.
Ben Kuzenim Ahmet’e:
”Bir düşünelim.” Dedim. Sonra parmağımla ilerideki taşları
gösterdim. Çok rahat görünüyorlardı. Ama biz yine de havluya
uzanmayı tercih ettik. Hello Kityli havlumu ve Ahmet’in hayvan
desenli havlusunu aldık. Güzel bir yer bulmamız çok önemliydi.
Çünkü taşlardan kule yapıp taşlarla telefonculuk oyunu
oynayacaktık. Ancak denizden çıkınca işler umduğumuz gibi
gitmedi. İkimiz de tir tir titremeye başladık. Dışarısı çoook soğuktu.
Dedem ikimize de havlularımızı sardı ve
“Gelin haydi.” Dedi. Her zamanki gibi taşlara uzandı. Biz de
güneşlenmek için yattık ama kısa bir süre sonra sıkıldık. Dondurma
almaya gitmek istedik. Daha önce birkaç kez daha yalnız dondurma
almaya gitmiştik. Bu ilk kez yaptığımız bir şey olmayacaktı.
Dondurmacıya vardığımızda birilerinin elleriyle yüzlerini
kapattıklarını fark ettik. Bunlar annem ve babamdı. Evde onlara
denize gideceğimizi söylediğimizde
“Tamam, biz de sonra geliriz.” Demişlerdi. Ama işte, denize değil
dondurma yemeye gelmişlerdi. Ahmet:
59