Page 9 - Sarı Minimal Sanat ve Kültür Dergi Kapağı
P. 9
AYIN
Bir defasında Abdullah b. Ömer (ra), Hz. Mikdâd’a ağır
konuşmuştu. Ömer (ra) bunu duyunca oğluna: “Eğer senin
dilini koparmazsam bana da Ömer demesinler!” diye SAHABİSİ
kükredi. Hz. Ömer’in ciddi olduğunu gören hatırlı kimseler
araya girerek ondan oğlu Abdullah’ı bağışlamasını rica
ettiler. Ömer (ra) onlara şöyle dedi: “Bırakın, dilini
koparayım da bundan böyle Allah Resûlü’nün ashabından hiç kimseye dil uzatamasın! Ve
bu, benden sonra tatbik edilecek bir âdet olsun da Allah Resûlü’nün ashâbına sövenlerin
dilleri koparılsın!”(Ali el-Müttakî, XII, 669/36023)
Ömer (ra), halîfeliği zamanında bazılarının kendisini Hz. Ebû Bekir’e üstün tutar biçimde
konuştuklarını işitti. Bu duruma çok kızdı. Daha sonra çileli hicret günleri gözünde canlandı.
Resûlullah (sas) ile Hz. Ebû Bekir’in mağarada birlikte geçirdikleri geceyi hatırlattı ve büyük
bir hasret içinde şöyle dedi: “Vallahi, Hz. Ebû Bekir’in o gecesi, Ömer’in bütün ailesinden
daha hayırlıdır! Resûlullah (sas) mağaraya gitmek için yola çıkmıştı… Yanında Ebû Bekir
(ra) vardı… Nefsim yed-i kudretinde olan Yüce Zât’a yemin ederim ki işte o gece, Ömer’in
bütün âl u ashâbından daha hayırlıdır.”(Hâkim, III, 7/4268)
Mensubiyet ve asabiyet karşısındaki Adâleti
Hilafete geçer geçmez valilere gönderdiği mektuplarda ne diyordu?“Benim ailemden veya
kabilemden herhangi biri sizin yanınıza gelirse siz Ümmet-i Muhammed’in herhangi bir
ferdine gösterdiğinizden daha fazla ilgi onlara gösterirseniz sizi azlederim.”
“Bismillahirrahmanirrahîm: Allah’ın kulu Emîrü’l-Mü’minîn Ömer’den, Âsî oğlu Âsîye!
Ey Âsî’nin oğlu! Bana karşı göstermiş olduğun cesaretine ve bana vermiş olduğun söze
muhalefet etmiş olmana hayret ettim. Oysa ben, senin hakkında, senden daha hayırlı olan
Bedir ehline muhalefet ederek, benden aldığın cüret ve ahdime vefa konusunda seni tercih
ettim. (Bu sözleşmemizi) oldukça kirlettin. Seni azletmekten başka çare kalmadığından, seni
azletmekle haksızlık yapmış olacağımı da düşünmüyorum…”
“Bir evden bir kurban yeter…”
Güç ve mülk karşısındaki Adâleti
Utbe b. Ferkad anlatıyor: Bir seferinde Hz. Ömer’e hurma ve yağdan yapılan birkaç sepet
helva götürdüm. Bana bunların ne olduğunu sordu. Ben de: “İçlerinde yiyecek var, sana
getirdim. Çünkü sabahtan akşama kadar insanların işleriyle uğraşıyorsun. Evine döndüğünde
iyi bir gıda alarak kuvvetini muhafaza etmeni istedim” dedim. Ömer (ra), sepetlerden birinin
ağzını açtı ve: “Ey Utbe, Allah aşkına söyle! Bunlardan her bir Müslümana bir sepet verdin
mi?” diye sordu. “Ey Mü’minlerin Emîri! Kays Kabîlesi’nin bütün mallarını harcasam yine
de her Müslümana bir sepet helva veremem!” dedim. Bu sefer Ömer (ra): “Öyleyse bana da
lâzım değil” dedikten sonra kuru ekmek ve sert etlerle yapılmış bir sahan tirit getirtti…
Sonradan bana, etlerin iyi taraflarını uzaklardan gelen Müslüman misafirlere ikram ettiğini,
sert yerlerini ve sinirlerini de kendisinin yediğini söyledi…”(Ali el-Müttakî, XII, 627/35936)
İran fethedildikten sonra Kisrâ’nın (paha biçilemeyen) kılıcı, kemeri ve zînet eşyaları Hz.
Ömer’e getirildiği zaman, Ömer (ra) onlara bakıp: “Bunları getirip kumandana teslim eden
askerler hakîkaten emîn insanlarmış!” buyurdu.
Bunun üzerine Hz Ali (ra) da şu cevabı verdi:
“Sen iffetli (güzel ahlâklı) oldun, halk da aynı şekilde iffetli oldular.”(Beyhakî, es-Sünenü’l-
kübrâ, VI, 288; Şuabü’l-İman IV, 230, 326)
9