Page 65 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 65

lar. “Gizli Bensizlik” derken, işte bu belleksizliği, daha
             doğrusu toplumsal belleğini yitirmiş ve âidiyetlerini
             unutmuş bir “hiçleşmeyi” nazara vermeye ve de tanım-
             lamaya çalışıyorum.

             Son tahlilde, tüm bu olguların ve kişisel gelişim tek-
             nolojilerinin ve fast-to-be ürünlerinineleştiriyorken
             durumun gerçekte çok abartıldığını, tespitlerin fazla
             derînleştirilmediğini ve “Kişisel Gelişimci”lere haksız-
             lık yapıldığını söylemek de mümkün olabilir mi, diye de
             sormadan edemiyoruz. Zira,eleştirmek hep kolaydır ve
             de tatlıdır ne de olsa! Eleştirdiğimiz her konuya ontolo-  psiko−târihsel mayalarında böyle bir tradisyon ve de
             jik ya da sosyolojik bir problem olarak bakmak gibi bir   hamurkârlık bulunmuyor.
             alışkanlığımızda var çünkü… Buradaki makalemde bu
             hırpalayıcı ve acımasız eleştirel kimlikleri görmüş olabi-  Bu anlâmda Amerikalıların durmadan psikolojik paradig-
             lirsiniz belki ama, izninizle bu konudaki son sözlerimi   malar üretmesi, NLP gibi rûharemixler bestelemeye çalış-
             şu şekilde bağlamak istiyorum:               ması ve güyâ tinsel manifestolar yazmaya kalkışması, bence
                                                          gayet doğal! Bir anlâmda buna mecbûrlar da yâni…
             Cemil Meriç “Bu Ülke” adlı kitabına şu cümle ile baş-
             lar: “Ne gülüyorsun, anlattığım senin hikâyen…” İnanın   Ama  bizim  gerçekten  de,  saydığımız  bu  öğretilere  as-
             bu bizim, yâni modern insânın hikâyesi. Çünkü mo-  lâihtiyâcımız yok! Bu öğretilerin ve bu kaba kitap çevi-
             dernite; Tanrı’yı yerinden etmiş; kutsâlı, Hz. İsâ’nın,   rilerinin bize gerçekten verebileceği çok şey yok yâni...
             Hz. Meryem’in, Hz. Musa’nın ve Hz. Muhammed’in   Çünkü bizim, Mevlânâ’mız, Hacı Bektaş’ımız, Nazım
             elinden almıştır. Psikoloji de, bir anlâmda bu tinsel   Hikmet’imiz, Yahya Kemal’imiz, Mehmet Akif’imiz,
             boşluğun yerini doldurmak üzere seküler bir reçete   Nene  Hatun’larımız,  Musîkîşinâslarımız,  Ebrûzenleri-
                                                          miz, Neyzenlerimiz; en önemlisi de, samîmiyet, kadir-
             olarak ortaya konmuştur. Hıristiyanlıkta günâh çıkar-
             ma vardı, örneğin. Psikoterapi de aynı fonksiyonu gö-  şinâslık, hürmet, vicdân gibi ahlâkî ûmdelerimiz var!
             rüyor aslında. İnsânlar arınmak, onaylanmak, affedil-  Bunlar zâten bizim kiplerimiz, yâni…
             mek, anlaşılmak, fark edilmek, var olmak, anlâm üretip
             o anlâmlar üzerinden kendilerine bir değer atfetmek   Bizim ne toplum, ne de birey olarak bu tür postmodern
             istiyorlar.                                  reçetelere ihtiyâcımız olmamalı, bence…

             Aslında, ne yalan söyleyeyim, toplum olarak bizim bun-  Bizim, sâdece−ve−sâdece;
             lara hiç mi hiç ihtiyâcımız yok!             anımsamaya,
             Kökü ve geçmişi, derîn anlâm haritaları, medeniyet   kaybettiğimiz belleği yeniden kazanmaya,
             kodları, arketipleri olmayan toplumlar için bu kãbîl
             öğretiler geçerli olabilir. Meselâ ABD için geçerli ola-  bu bellek tâzelemeyle; ‘akıl tutulması’ından,   ‘söz yiti-
                                                                                            19
             bilir. Çünkü Amerikalıların, bir târihleri ve medeni-  mi’nden ve kavram kargaşasından kurtulmaya ,
             yetleri yok. Yâni, Yunûs’ları, Mevlânâ’ları, Hacı Bek-  ve son tahlîldetârihimize karşı takındığımız saplantılı
             tâş’ları, Hacı Bayrâm’ları, Edîb Ahmet’leri, Kaşgarlı   politik diyetlerimizi bırakmaya ihtiyâcımız var.
             Mahmut’ları, Şeyh Galîp’leri, Bakî’leri, Fuzûlî’leri,
             Rûhî’leri, Turâbî’leri, Harâbî’leri, Vîrânî’leri, Geyikli   Umarım bu röportajımızla maksadımız hâsıl, merâmı-
             Baba’ları, Somuncu Baba’ları, Nasreddîn Hoca’ları,   mız da mâlum olmuştur. Bana derginizdeki köşenizde
             Akşemsettin’leri, Fatih’leri ve daha binlerce zirve insân   bu  fırsatı  verdiğiniz  için,  size  milletim  adına  teşekkür
             diyebileceğimiz kanaât önderleri yok! Yâni, onların   eder yayın hayâtınızda başlarılar dilerim.

             18  Bkz., Rüdiger Bubner, Modern Alman Felsefesi, İdea Yayınları, (Çev: Aziz Yardımlı), İstanbul, ©1993.
             19  Bu konudaki ileri okumalar için bkz., Prof. Dr. Ahmed  Yüksel Özemre, Çağdaş İlmî Tefsirde Vehmin Egemenliği, Etkileşim
                Yayınları, İstanbul,  ©2007.


                                                                                            2022/2   63
   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70