Page 60 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 60

serve kutusu, bazıları kare, bazıları da dikdörtgen gibi   Topçu mudur, İtfaiyeci midir, Kız mıdır, Kadın mıdır,..
             şekiller çizmişler.Çünkü balığı sâdece kutuda ve şekil-  vs. Şimdiki mezarlar ise monden, tek−tip!. Dahası, şim-
             lendirilmiş olarak görmüşler, yemişler. WinZip’lenmiş   diki mezarlıklar, ölümü duygusal olarak uzaklaştırdığı
             ve hızlandırılmış bir toplum olarak hep berâber boğucu   gibi, mekânsal olarak da uzaklaştırıyor. Bakınız! Şimdiki
             bir değişimin ve dönüşümün sancısını çekiyoruz, aslın-  mezarlıklarımız varoşlarda, banliyölerde ve şehrin dışın-
             da. Çocukken şiir yazmak, kendi oyuncaklarını yapmak,   da kalan ıssız yerlerde değil mi…?
             ağaca çıkmak, âşık olmak, düşüp dizini kanatmak gibi
                                                          Neden ölümden kaçıyoruz ya da ölümden kaçamaya-
             bazı şeyleri yaşamak gerekiyor, hâlbuki... Ama gelin gö-
             rün ki bu kekre tadı veren kakafonikzamânlarda, top-  cağımızı bildiğimizden midir nedir, neden ölümü ha-
             lumsal alanın/olanın, ortak zamânlarının, ortak mekân-  tırlamamak için elimizden geleni yapıyor ve mezarlık-
             larının değerlerini, daha doğrusu duygu ve bilişlerini   larımızı  yaşam  alanlarımızın  dışına,  yâni  uzak  ve  ıssız
                                                          yerlere kurmayı yeğliyoruz? Hâlbuki Suriçi’ne gittiğiniz
             çocuklarımıza veremiyoruz artık!
                                                          zamânveyâ İstanbul’un eski semtlerinden Üsküdar’da
             Çocuk belli bir yaşa geliyor ama geçmişinde törel âi-  gezdiğiniz zamân, Ölüm’ün ve mezarlıkların yaşamla iç
             diyetler ve kipler, geleneksel stereotipler, anânevi de-  içe olduğunu çok rahat bir şekilde gözlemleyebilirsiniz.
             ğerler, yaşamın doğasından neşet etmiş deneyimler,   Örneğin benim babamın mezarı bahçemizde ve ben de
             paradigmalarveyâ modeller yok! Mahâllenin delisini   ölünce oraya gömülmek istiyorum. Çünkü ben o top-
             görmemiş, bir kına gecesi Horon’a ya da Hâlay’a girme-  raklara âidim! Benden sonra gelen torunlarımın beni
             miş, meselâ. Bir Kurban Bayramı’nda el öpüp topladığı   ziyâret edeceğini ve benden bir Yâsîn−i Şerîf’i esirgeme-
             harçlıklarla o gün dilediği şeyi alarak veyâ parasını canı   yeceklerini biliyorum. Bu bile bana mutluluk ve umut
             istediği gibi harcayarak çocukluğunu yaşayamamış. Ra-  veriyor. Ama metropollerde yaşayan milyonlarca insân
             mazan’da gece boyunca uyumadan sahûr vaktine kadar   bu âidiyet duygusundan yoksun yaşıyor. Yıllardır baba-
             âile sohbetlerine katılmamış, örneğin… Kendi mahâlle-  sının mezarına gitmeyen ve İstanbul’da tutunmak için
             sinde saklambaç oynayıp güven kazanmamış… Netice   eriyik gibi kaybolup köksüzleşmiş yüzbinlerce insânı
             itibariyle, bu kãbîl ‘üst anlatılar’dan yoksun büyümüş,   çok uzakta değil, evinizden dışarı çıkar çıkmaz hemen
             yani…                                        görebiliyorsunuz.

             Demek ki, insânların Kişisel Gelişim, NLP vs. gibi şey-  Diyeceksiniz ki, Dikkat edin! Türbeler ve mezarlıklar
             lere yönelmesinde sanırım modern çağın etkileri oluyor.   kanûnunamuhâlefetten başınız derde girmesin! Olabilir
             Pekâlâ bu kertede akla şöyle bir soru gelebilir: Nasıl bir   ama benimkisi sâdece bir tespit! Eleştiri değil. Muhâle-
             psikolojik hâl içinde olan insânlar, kendilerini güyâ bir   fet değil yâni! Farkında değiliz ama yaşamınız yalnızca
             uzmanın yönlendirmesine neden bırakıveriyorlar?  kesitsel değil, blok olarak topyekûn değişiyor. Denilebi-
                                                          lir ki, psiko−sosyal zeminimiz ve evrenimiz de bizimle
             Şöyle söyleyelim, psikolojik açıdan bu faktöre ‘varoluş-  berâber yer değiştirdiği için bu hızlı değişimin farkına
             sal boşluk’ diyebiliriz. IrwinYalom bir kitabında bu du-  varamıyoruz. Yanılsama içersinde  saymaca değerlerle
             rumu dört safhâda özetliyor: anlâmsızlık, sorumsuzluk,   yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz.  Yâni, mimârîden
                                                                                     7
             varoluşsal boşluk ve ölümü uzaklaştırmak. Örneğin,   müziğe, sanattan edebiyâta, ilişkilerden güzel sanatlara,
             modernizm öncesi zamânlarda mezarlığın hayât alanla-  bilimden politikaya değin her şey topyekûn değiştiği
                                                      6
             rına yakın ya da yaşamla iç içe olduğunu görürsünüz.    için hiçbir şey değişmiyormuş yanılsaması içersinde
             Geleneksel zamânlar ise, bu anlâmda ölümü bile este-  sâdece tutunabilmek için kendimizi bu değişime kaptı-
             tize etmiştir. Mezartaşına bakınca sâdece ölümü hatır-  rıveriyoruz. İşte bu nedenle “Kişisel Gelişim” gibi semi-
             lamaz, oradaki yatan insânın kim olduğunu da görür ve   nerlerden medet umanlar; boşlukta olan, narsist duygu-
             hatırlarsınız. Demirci midir, Yeniçeri midir, Bekâr mıdır,   lar barındıran, maddîyâta saplanıp kalan, bu nedenle bir
             Mevlevî midir, Melâmî midir, Âlim midir, Zanaâtkâr   şekilde  sunî  ve/veyâmânevîaromalar  arayan ,  histerik,
                                                                                           8
             mıdır, Ebrûzen midir, Hattât mıdır, Musîkîşinas mıdır,   bağımlı, telkîne yatkın, konversif ve kırılgan tipler olu-
             Şehzâde midir, Vezîr midir, Paşa mıdır, Bahriyeli midir,   yor çoğunlukla.

             6   Bkz., Zygmunt Bauman, Ölümlülük, Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, ©2000.
             7   Bkz., Eric Berne, Games People Play, Random House, Kanada, ©1964.

         58            2022/2
   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65