Page 55 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 55
mişliğin ve farkındalığın birer göstergesi olarak, –başta
Amerikan patentiyle sunulduğu ve önerildiği hâliyle, tinsel,
dinî ve insânî açıdan da bağlayıcı olmadığı için–adetâ bir
pizza gibi kolayca alınıp tüketilecek bir şeyler olarak gö-
rülüyor ve dolaysıyla revaç da buluyor.
Çünkü modern−insân kalıcı âidiyetlerden sıkılıyor, hat-
tâ çekiniyor diye düşünüyorum. Kentsoylu insanlar mâ-
nevî ve semavî kipliklere gerek siyasal gerek toplumsal
incinmişliklerinden ötürü uzak kalmayı tercih ediyor.
Cemaat ve cemiyetlerin üst-anlatılarına karşı bir alerji
geliştirmiş durumda. Buna karşılık bu tip öğretilerin, et-
kinlik atölyelerinin sunduğu âidiyet ise, geçici, kırılgan
ve de istendiğinde terk edilmesi kolay bir âidiyet. Aforoz
edilmeden, bu tip aparat kimlik türevlerini dilediğiniz
zamân tıpkı bir elbise giyebiliyor, bir zamân sonra da
sıkılınca çıkarıp atabiliyorsunuz.
Demek ki, modern−insân−teki; kısa bir süreliğine bu
1
benlik teknolojilerinin reçetelerine atfettiği âidiyetita-
dımlıyor, onunla berâber görece bir farklılığı ve lezzeti
duyumsuyor, bu süreçte kendini özerk, seçkin, yetkin ve yor. Dolaysıyla modern−insân, sosyo−târihsel olana ya
etkin hissediyor. Akãbinde ise, bu yollarla psiko-ontolo- da geleneksel alana değil de, fast−food gibi “alınması−
jik açlığını geçici de olsa doyuruyor, psikojenik ağrısını tüketilmesi−bırakılması” kolay olana ve aktüel alana ya
kısmen de olsa dindirdiğini sanıyor. Bir zamân sonra, da popüler kültürün son trendlerine yöneliyor. Başka
tüm bunlardan yeniden sıkıldığında ise bu kez tüketim deyişle bu ucuz televole kimliklerini alıp tüketmek, so-
kültürünün başka bir tapınağına (seminerine) ya da nuç olarak tahâkkümde bulunmayan ve buyurgan olma-
metâınayönelerek,–veyâhut ta başka bir kişisel gelişim yan bu kãbîl öğretilere meftûn olan modern insânın tam
öğretisine sığınarak–, bu kısır döngüyü tâ en baştan ye- ihtiyâç duyduğu bir belirsizlik olarak yaşantının doğası-
niden yaşamaya ve böylece güyâ mutlu olmaya –aslında na bir virüs gibi bulaştırıveriliyor.
tutunmaya ve arınmaya– çalışıyor.
Akla gelen bir başka soru da şu: İsmini saydığımız ve
Son tahlîlde bu “Aydınlanma Önermeleri” bireye gerçek saymadığımız tüm bu öğreti ve uygulamaların hepsi
bir sorumluluk mekânizması ve çerçevesi teklîf etmediği aynı sepette değerlendirilebilir mi? Yâni, pozitif açıdan
için, “modern−insân−teki” bu kişisel gelişim seminerle- da bakılamaz mı?
rinden aldığı kipleri veyâ davranış örüntülerini bir ke-
nara attığı zamân da, kimse ona bir tepki verip, hesap da Benim kişisel ve meslekî değerlendirmem biraz eleştirel
yönde. Bunun dışında kuramsal, eğitsel, sektörel ya da
sormuyor! Hâsılı, modern−insân böylece tam da ihtiyâç mânevî açılardan baktığınız zamân da maalesef farklı
duyduğu sosyal bukalemunluğupervâsızca yaşayabili-
yor ve bu kãbîl kimlik muğlâklığını da kişisel bir üstün- cevaplar ortaya çıkmıyor. Örneğin, bu kãbîl seminerler
lük pâyesi hâline getirebiliyor. eğitim açısından da son derece riskli bir durum ben-
ce. Gelişmiş ülkelerde eğitim politikaları belirlenirken
Demek ki, gerçek/doğal ve köklü toplumsal âidiyetleri uzun süreli pilot uygulamaların neticelerinden sonra
yaşarken veyâ terk ederken aldığımız sorumluluklar be- genel uygulamalara geçiliyor. Oysa bireyi eğitme konu-
lirleyici ve besleyici oluyorken, pop−psikolojinin yapay sunda, olağanüstü iddiâlarla ortaya çıkan bu NLP Mas-
ve köksüz simülasyonlarında ise böylesine normatif, ter, Trainer, Kişisel Coach gibi zevâtın sahte peygamber-
regülatör, derleyici, toparlayıcı, yapılandırıcı ve kültürel ler olarak öncelikle pedagoji, psikoloji ya da psikiyatri
anlâmda bütünleşik bir bağlayıcılılık söz konusu olmu- geleneğinden gelmediğini biliyor musunuz meselâ.
1 Bkz., Christopher Falzon, Foucault ve Sosyal Diyalog: Parçalanmanın Ötesi, Paradigma Yayınları, İstanbul, ©2001.
2022/2 53