Page 50 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 50

ÖYKÜ




















             Geçen Gün



             Ömürdendir





             ŞULE KÖKLÜ       *



                 arısı, “Yapma herif bu yaşta ne gurbet çekilir ne ta-  gözünü oraya dikti. “Koca ilçede yer bulamamış dağın
             Klebelik,”  dese de adam inadından vazgeçmiyordu.   başına dikmişler okulu, bu bacaklarla her gün oraya na-
             Emekliliğinden önce yüksekokulu bitirip ikramiyesini   sıl inip çıkacağım, ihtiyarların da bir gün gelip okuyaca-
             yükseltmenin derdindeydi. Memuriyetini geçici görev-  ğını akıl etmemişler,” derken bavul ve yorganla yamacı
             le okumak istediği yüksekokulun kayıt işlem bölümü-  tırmanamayacağını düşünerek taksi aramaya koyuldu.
             ne çıkarttırıp dersler başlamadan birkaç gün önce yola
             düşmek istiyordu. Şunun şurasında iki yıldı ne de olsa.   Güz gelmiş dağ taş bomboz olmuştu. Şoför yorganı ba-
             Liseyi sanat okulunun mobilya bölümünde tamamladı-  gaja tıkarken, “Buraların yabancısısın herhalde emmi,”
             ğından korkmuyordu okumaktan. “İki yıl dişimi sıkar,   diyerek sohbeti başlattı. “Sivaslıyım gardaş yüksekokul-
             ikramiyemi yükseltirim,” diyordu.            da hem çalışıp hem okuyacağım,” dedi. Okuyacağım,
                                                          dediğinde şoförün onu baştan aşağı süzdüğü gözünden
             Adam nakil işini hallederek eve geldiğinde karısı işin   kaçmamıştı. Ses etmedi.
             ciddiyetine inandı. Üç beş parça kıyafet, iç çamaşırı,
             havlu ve traş takımını bavula yerleştirip kapattı. “Gitsin   İki eliyle direksiyona yapışan şoför, “Çoluk çocuk yok mu
             de boyunun ölçüsünü alsın, torun torba sahibi adamın   emmi,” deyince sohbetin konusu bir anda değişti. Dört
             derdine bak, burada karını bir başına bırak delikanlı gibi   çocuğunun mürüvveti gördüğünü söylemekle kalmadı
             bavulu kap, yorganı sırtlan git, dile kolay koskoca iki yıl,”   torunlarını parmağıyla saydı. En küçük torunundan bah-
             diye diliyle dişinin arasında söyleniyordu. Yastığı yorga-  sederken, “Şimdiden burnumda tütüyor,” deyip derin bir
             nın arasına yerleştirerek sıkıca bağladı.    iç geçirdi. Şoför, “Halayı da getireydin ya emmi bir başı-
                                                          na ne bileyim,” demeden adam, “Aman oğlum halanı zor
             Sivas’la Akdağmadeni arası iki saatlik yoldu. “Hafta   ikna etmişken gel desem kafamı gözümü yarardı, o yaşta
             sonları arada bir gelirim,” diyerek yorganı dalına aldı,   yerinden etmedim kadını, otursun evinde, oğul uşak etra-
             bavulu yüklenip yola düştü. Otobüsten indiğinde ikindi   fını sarıyor, bırakıp gelmezdi zaten, iki yıl dediğin nedir ki
             vakti geçmiş; gün, akşama dönmüştü. Yabancısı olduğu   göz açıp kapayana kadar geçer,” deyip güldü.
             ilçeyi ürkek adımlarla dolaşırken yanından geçen birine
             yüksekokulun yolunu sordu. Adamın işaret ettiği yer dik   Macunları kavlamış pencereleriyle, duvarları yer yer
             yokuşun ağzında bir tepeydi. Elini alnına siper ederek   kararmış okulun önünde durdu araba. Vefasız evlatlara


             *   Sosyolog, Yazar.

         48            2022/2
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55