Page 49 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 49
II
sırtımda taşıdığım uçurum
nasıl düşürdüyse beni
bir daha bulunmadım
bayram sabahları ve çocukluk anıları
nasıl unutulursa
işte öyle unuttum
zehrini yuttuğum yılanın adını
bizi sağaltıp güzel kılacak bir şey bulmalıydık
ikimizin arasında kalacak sözler etmeliydik
babasız kaldığım günün adının
beklemek olduğunu sadece sana söylemeliydim mesela
dizimde başının izi olmalıydı illa ki
ellerinde başlayan bir okul yürüyüşü sonra
beyaz gömlek, mavi süveter, bağlanmamış kravat
senin yanında yanım henüz keşfedilmemiş tenha
benden daha ne olur
altını çizdiğin cümleden başka
III
ben sana başka bir yangında rastlamış suyum
döküldüm sönmedin, akmadım yandın
beni çölle, seni sönmemekle sınadılar
biz birbirine karanlıktan bakan iki ateş böceği
ayın geceden düşmediği günlerin uykusuzluğu
diledim, ellerin Cebrail’in dünyaya bıraktığı iyilik olsun bana
kirpiğin dedim, yüzündeki gölgelikten hakkımı istedim
her yaranın kabuğu, her acının bıçağı varmış
yaralarımı senin acınla kestim
nerede kurtulma ümidi, af telgrafı
neden hep yorgun ulaklara iletildi kalbimiz
çatlamış nar görse
utanan kızlara âşık olup duran delikanlıların
neden kaburgaları sızlıyor hâlâ
“kendimin ağacına” asıldım sevgilim
cesedimi nereye gömeceğimi göster bana
2022/2 47