Page 73 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 73

ÖYKÜ

















                                                          Gökyüzünde


                                                          Güneş Yoktu





                                                          HURŞİD DEVRAN
                                                          TÜRKÇESİ: HAMZA ÖZTÜRKÇÜ              *



                  icrî 853 yılının Ramazan ayının sekizinci günü,   Sonra aniden arkasına dönüp hızlı adımlarla ilerleyerek
             Hmiladi 1449 yılının 25 Ekim günü Semerkant’tan   atına bindi ve yuları kendine doğru çekti. Ama at hare-
             çıkan küçük bir kervan güneydeki dağların eteklerinden   ket etmedi. At sahibinin sesine değil, yüreğinin sessiz
             yol aldı. Kervanın ortasında sıska vücutlu, güzel yüzlü,   emrine boyun eğiyor gibiydi. Tahttan indirilenhüküm-
             gözlerinden ağırbaşlı tabiatı sezilen, saçı sakalı ağarmış   dar atını kırbaçladı. Tulpar,Dergam’dan sonra başlayan
             bir kişi derin düşüncelere dalmış bir vaziyette gök renkli   çölün ortasından geçen yol boyunca koşturdu. Bir fer-
             at üzerinde salına salına ilerliyordu. Acı hatıralara gark   sahtan sonra sahibinin yine derin düşüncelere daldığını
             olan bu kişi, oğlu Mirza Abdüllatif tarafından Mavera-  sezen hayvan salına salına yol almaya devam etti.
             ünnehir tahtından indirilen Mirza Uluğ Bey idi.
                                                          Bu sonbahar gününde gökyüzünü bulut kaplamıştı.
             Kervan, payitahttan uzaklaşıp Dergam Nehri yakasındaki   Hava ise nemliydi. Güneş batıya doğru meylettikçe
             tepelerin birine yakınlaştığında tahttan indirilenhüküm-  hava, serin esen acı uğultulu bir rüzgâra dönüşmekteydi.
             dar atını durdurup ayağını üzengiden çekti. Namazıkaçır-  Çöl yolu etrafında kırmızımsı aslanpençeleri kurumuş-
             mamak için diğerleri de hızlıca atlarından indiler. Kervan   tu. Rüzgâr insan boyunu aşan yavşanları ve çöl zambak-
             sakinleri tepenin eteğinde akşam namazını eda ettikten   larını depreştiriyordu. Sapından kopan dikenler alelade
             sonra Mirza Uluğ Bey,Dergam Nehri’ne doğru yürüdü.   şekilde yuvarlana yuvarlana uzaklara sürükleniyordu.
             Bu su bazı yerlerde otun çimenin olduğu yerlerden ge-  Sabahleyin yağan yağmurdan dolayı atların ve katırların
             çiyor, bazı yerlerde de taşlık, çıplak yerlerden geçiyordu.   toynakları parlıyordu. Topuklarına kadar ıslanmışlardı.
             Bazı noktalarda irili ufaklı tepelerden geçerek derin ve
             heybetli şelalelerde oluşturmuştu. Halk tarafından dert   Havanın gidişatı bozulmuştu. Havanın öfkeli ve gönül-
             ve gam kelimelerinin birleşerek adlandırılmasından olu-  süz seyrettiğine aldırmadan öğlen vakti Semerkant’tan
             şanDergam Nehri yılın dört mevsiminde durmadan akan   çıkan kervan ucu bucağı görünmeyen çöl yolunda sa-
             bu büyük nehrin kenarında durduğunda birden yaşlı hü-  kince yol alıyordu. Mirza Uluğ Bey’in yoldaşı olan ve
             kümdarın gözleri nemlenmiş, boğazı acı bir nida ile dü-  herkese anında bıkmadan usanmadan yardıma koşan
             ğümlenmiş ve kederle nehre karşı fısıldamıştı:  ve siyah benekli atıyla ilerleyen hafif ak sakallı kişi ker-
                                                          van sakinlerinden olan Hacı Muhammed Hüsrev’den
             — Bu nasıl bir imtihandır, ey Yüce Allah’ım!  başkası değildi. O, günlerin kısa olduğu güz gününde


             *   Avcılar Anadolu Lisesi Türk Dili ve edebiyatı Öğretmeni, Şair, Yazar.


                                                                                            2022/2   71
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78