Page 74 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 74
Yan yana ilerlediler bir süre. Biraz vakit geçtikten sonra
aradaki sükûneti Mirza Uluğ Bey bozdu. O içindeki tu-
fanı yüz hatlarında aşikâr etmeden neşeli tavırlarla Hacı
Hüsrev’e önceki hac seferlerini sormaya başladı. Hacı
Hüsrev hikâyesini bitirmemişti ki arkadan hükümdarın
tuğunu kaldırarak ve dörtnala koşturarak gelen oözel
ulağını görünce yüreğinde bir şüphe peyda oldu. Ulak,
Mirza Abdüllatif ile Belh’ten gelen Sulduz kavmine
mensup süvarilerden biriydi. Omzuna yüklenen vazife-
yi yerine getirmek isteyen ulak atından kırbacı eksik et-
miyordu. Dörtnala koşturan ulağın yüzünden gözünden
ter fışkırıyordu. Hacı Hüsrevulağa yakınlaşarak:
— Bir haber mi getirdin? De bakalım, diye sordu.
Ulak ise söyleyeceği haberi diğerlerinin duymamasını
istiyordu. Hacı Hüsrev’e yakınlaşıp öyle fısıldadı haberi:
— Hazretleri güzel bir yere götürün ve orada bekleyin.
Mirza Uluğ Beybir hükümdardır. Bu sebepten zat-ı alile-
rin yolculukları da Türklerin ve Taciklerin şaşıracağı bir
mükemmellikte ve şaşaalı bir şekilde gerçekleşmelidir.
Bunun için görevli süvarileryoldadır.
Hacı Muhammed Hüsrev beklenmeyen bu hadise kar-
şısında oldukça şaşırdı. Ne diyeceğini bilemedi. Bir süre
günden daha hızlı hareket ederek bir menzile yetişme ulağın yüzüne dikkatlice baktı. Ulak ise Hacı Hüsrev’in
gayretindeydi. Uzaktaki dağların kar basan beyaz zir-
gönlüne şüphe düşürdüğünü anlayıp yüksek sesle vur-
velerini yoğun bulut kümelerinin kapladığını endişe guladı:
ile izliyordu. Çok vakit geçmeden o bulutlar artarak
hareketleniyor ve göğü yavaş yavaş teslim alıyordu. — Ferman yüce hükümdarımındır.
Kara bulutlar bir anda dört bir yanı karartmış ve do-
nuklaştırmıştı. Kervanın biraz gerisinde göz mesafesi- Doğası gereği utangaç bir edayla Hacı Hüsrev elini göğ-
nin altında kalan beş altı atlı karanlığa gömülmüş, hızlı süne koyarken:
hızlı kervanı takip etmeye çabalıyordu. Ara sıra yakın- — Ferman-ı âliye baş eğeriz, dedi.
laşarak onları gözden ırak etmek için çabalayan ve yol
boyu yükselen tepelikler arkada kalanları ardında sak- Ulağa bu sözü söylemek yeterliydi. Ardından atın ba-
lıyordu. Arkada kalanlar ise kervana yetişmek için var şını geriye atarak bir ok gibi Semerkant yönüne doğru
gücüyle atlarını kırbaçlıyordu. Bu kafile aslında ikiye atını sürdü. Arkasından kalkan toz toprak akşam par-
bölünmüştü. İki atlı sürekli yan yana yürüyerek birbir- laklığında güzel bir görüntü oluşturdu. Hacı Hüsrev’in
lerini kaybetmemeye çabalıyordu. Diğerleri ise onları düşüncelere daldığını gören Mirza Uluğ Bey ona yak-
takip ediyordu. laştı. “Acep, Hacı Hüsrev ulağı neden geri gönderdi.”
diye düşünmeden edemedi. Hacı Hüsrev ulağa verdiği
Hacı Muhammed Hüsrev atını biraz hızlandırıp Mirza cevabı dile getirirken, tahttan indirilen hükümdar is-
Uluğ Bey’in yanına vardıktan sonra durdurdu. temsizce ulağın dörtnala koşturduğu yöne doğru baktı.
Onun gözlerinin çakmak çakmak olduğunu gören Hacı
— Hazretim, fırtınadan önce bir menzile yetişmeliyiz,
dedi. Hüsrev’in gönlündeki endişe daha da kuvvetlenmişti.
Bütün vücudunu buz kesti ama içindeki endişeyi bel-
— Eyvallah, diyerek kayıtsız bir şekilde başını salladı li etmeden Mirza Uluğ Bey’in ne diyeceğini bekledi.
Mirza Uluğ Bey. Hükümdar ise kendisine asalet katan endamına karşın
72 2022/2