Page 79 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 79
— Abdülaziz! Yavrum! HURŞİD DEVRAN
Gözlerine perde inmişti. Bir süre sonra gözlerini açtı.
Kimsesiz avluyu, aydınlık geceyi ve karşısında kötü kötü Ünlü şair ve gazeteci Hurşid Devran 20 Ocak
gülümseyen kapkara o yüzü gördü. Mirza Uluğ Bey 1952 tarihinde Semerkant’ın Çordere Köyü’n-
birkaç dakika sonra öleceğini sezdi. Hatıralar yıldırım de işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gel-
hızıyla bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor- di. Liseyi bitirdikten sonra 1969 yılında Taşkent
du. O şimdi karşısında kuru elleriyle yüzünü sıvazlayan Devlet Üniversitesinin Gazetecilik Fakültesinde
Sahipkıran dedesini görüyor, başında kederli ninniler gece öğretimi bölümüne başladı. Gündüzleri
söyleyen ninesi Saraymülkhanım’ı, sevgili oğlu Abdüla- Taşkent’in muhtelif kurumlarında çalıştı. 1971-
1973 yıllarında askerlik vazifesini yaptıktan son-
ziz’i, kızı Rabia Sultanbegüm’ü, kötü niyetli bakışlarıyla ra ara verdiği okuluna devam etti. 1974 yılından
Abdüllatif’in yüzünü ve masum yüzlü şakirdi Ali Kuş- 1992 yılına kadar muhtelif yayınevlerinde çalış-
çu’nun mahzun bakışlarını görüyordu. Bu hatıraların tı. Hurşid Devran başta şiir olmak üzere edebî
hiçbiri onda herhangi bir duygu uyandırmadan geçip çeviriyle meşgul oldu. Hâlihazırda şair ve yazar
gidiyordu. Ömrünün sayılı dakikaları kaldığını anlayan Hurşid Devran tarihî öyküler kaleme almakta-
şuur ne öfkeye ne mutluluğa ne siteme ya da herhangi dır. Ona “Özbekistan Halk Şairi” unvanı verildi.
bir hisse yer vermiyordu. Hurşid Devran’ın ilk şiirleri 1976-1977 yıllarından
itibaren yerel gazetelerde yayımlandı. 1976-
O esnada pencereden kendisine bakan çocuğa gözü iliş- 1978 yıllarında bir kısım şiirleri yayımlanmaya
ti. Uluğ Bey: “Çocuğu alın oradan!” diye bağırdı. Abbas devam etti. 1979 yılında ilk ve ikinci kitabı neş-
onun neden bağırdığını anlamadan bir süre etrafa göz redildi: “QadirdanKüyoş” (Sevgili Güneş), “Şe-
gezdirdi. Sonra, “Hükümdar korkudan aklını yitirdi herdegiAlma Derehti” (Şehirdeki Elma Ağacı)
galiba.” diye düşündü. Abbas’ın kılıç kaldırdığını gören isimli kitapları basıldı. Şair ve yazarın sırasıy-
Mirza Uluğ Bey kelime-i tevhit getirdi: “Lâ ilâhe illallah la yayımlanan kitapları şu şekildedir: “Tüngi
Muhammedünresûlullah!” Bağlar” (Gece Bahçeleri) (1981), “UçıbBara-
men Kuşlar Bilen” (Uçacağım Kuşlarla Birlikte)
Kılıç hışımla indi ve tutsağın başını gövdesinden ayırdı. (1983), “Tömerisning Közleri” (Tomris’in Gözleri)
Başsız ceset tıpkı sudan çıkarılmış balık gibi çırpınarak (1984), “Balalikning Avazı” (Çocukluğun Sesi)
düşüverdi hazan mevsiminin kalbine. Şehidin boğa- (1986), “Kaknüs” (Ateş Kuşu) (1987), “Semer-
zından akan kan hazanı kırmızıya boyuyordu. Abbas kand Hayali” (1991). Son eseri Özbek halkının
kılıcını cesedin kıyafetine sürerek kanı temizledi ve ar- tarihine ait kıssalardan meydana gelmektedir.
kadaşıyla birlikte geldikleri atlara binip gecenin karan- Şairin Özbekistan’ın bağımsızlığına ithaf ettiği
lığında kayboldular. Avluda hiç kimse yoktu. Sadece yeni şiir kitabı olan “Bahardan Bir KünAldin”
bu kanlı hadiseye şahit olan çocuk dehşete kapılmanın (Bahardan Bir Önceki Gün) adıyla neşredildi.
Doğu ve Batı şairlerinin eserlerinden oluşan
verdiği şaşkınlıkla öylece kalakalmıştı. Onun gözlerinde “Kırk Bir Âşık Defteri” (1989) ve Japon şairlerin
biraz önce Mirza Uluğ Bey’in gözlerinde parlayan keder şiirlerinden oluşan “Dengiz Yaprakları” (Deniz
aksediyordu. Çeyrek saatten sonra saklandıkları yerler- Yaprakları) (1988) isimli antolojileri hazırlaya-
den çıkarak başta Hacı Muhammed Hüsrev ve kervan rak Özbekçeye tercüme etti. Bunun dışında
sakinleri korku içinde birbirlerine sokuldular. Birbirleri- Hurşid Devran, “Sahibkıran Nebiresi” (Timur’un
nin önüne geçerek sakin adımlarla şehit naaşının başına Torunu) (1995), “Şehitlerin Şahı” (1997) gibi ta-
toplandılar. Korkularını sezdirmemek için yüksek sesle rihî romanlar da yazdı. Oyun yazarı kimliğiyle
konuştular aralarında. Düşman basacakmış gibi aceley- “Mirza Uluğ Bey”, “Babür Şah”, “Evrengzib” gibi
le yüklerini katırlara yükleyerek naaşı da kürke sararak tarihî oyunları kaleme aldı. Hurşid Devran aynı
katırların birinin üzerine iple bağladılar ve Semerkant’a zamanda Semerkant’ta gerçekleştirilen Emir
doğru yola koyuldular. Timur’un 660. Doğum Yılı ve Uluğ Bey’in 600.
Doğum Yılı’na ve Paris’te UNESCO tarafından
Sabahleyin şehit hükümdarın kanının aktığı yeri çapa ile Odeon Tiyatrosunda sahnelendirilen Buhara
kazmaya başlayan kale sahibi kendisine gözlerini diken ve Hive’nin 2500. Yılına ithaf edilen muhtelif
oğlunun gözlerindeki musibeti sezmiyormuş gibi iti- tiyatro oyunlarının ve 21 bölümlü “Timurname”
ci bir ses tonuyla homurdanarak ağıt yakıyordu. Etrafı ile 2 bölümlü “Buhara-yı Şerîf” belgesel filmle-
ağır bir sis kaplamıştı. Hava rutubetliydi. Gökyüzünde rinin de yazarıdır.
güneş yoktu.
2022/2 77