Page 18 - Başak Dergisi TEMMUZ 2021 4. Sayı
P. 18
Türkçede okulun okumak fiilinden geldiği ka- sal anlamda tutunum sağlamaktır. İhtiyaçları tatmin etmek kâfi miktarda maddi varlık gerektirir.
bul edilmekle beraber, Fransızca école sözcüğünden Bunun için iyi bir gelir ya da maaş; iyi maaşlar için geçer akçe diplomalar. Böyle bir toplumda, öğ-
de esinlenildiğini unutmayalım. İngilizcedeki school renmenin sürecinden çok sonucu önem kazanmaktadır. Bir üst kademeye sizi taşıyacak olan sonu
ve diğer Batı dillerindeki aynı anlamdaki sözcüklerde “S” ile biten bir sürü sınav, eğitimin esas aşamalarını oluşturmaktadır. Doğal olarak resmi eğitim
de köken Grekçe yani eski Yunanca skholia sözcüğü- hayatının sonlanması durumunda, gereklilikler tekrardan doğmadığı sürece öğrenme motivas-
dür. Bu sözcük hayatı idame ettirmek için yapılan iş- yonu rafa kalkar. Diplomayı kapınca öğrenmeye dair zorunluluktan doğan istek de sönmektedir.
ler dışında kalan zamanlarda işleri ifade etmektedir. Böyle bir toplumda Cemil Meriç’in de dediği gibi asıl olan ilim yolculuğu değil diploma avcılığı
Bunlar kültür, bilim ve felsefe olabilmektedir. Bunun olacaktır. Pragmatizm ya da faydacılık alabildiğine hayatın her alanına yayılmakta, pratik faydası
bir nevi zıt anlamlısı olarak askholia ise temel ihtiyaç- olmayanlara dudak bükülmektedir. Meselenin başına dönelim; hani popüler bir soru vardır: boş
larını karşılamak ya da geçinmek için yapılması gere- vakitlerinizde ne yaparsınız? İlber Ortaylı bu soruya şahsına münhasır tarzda “Alim adamın sizin
ken işler olarak anlaşılmaktadır. Günümüzü tartışma anladığınız manada boş vakti olmaz” minvalinde bir cevap vermiş. Bugün Maslov’vari bir şekilde
dışı bırakırsak, geleneksel dünyada sınıflar arası eşit- insan ihtiyaçları sınıflandırılmaktadır. Geçmişten günümüze pek değişen bir şey yok; insanlar
sizlik kanıksanmış hatta yasalara bağlanmıştı. Bunun için öncelikli ihtiyaç biyolojik veya hayati ihtiyaçlarını gidermektir. Beslenme, barınma, bürünme
en uç örnekleri köleci toplumlarda, köleliğin ve efen- gibi. Bundan sonra ait olmak, değer görmek güven duymak gibi toplumsal ihtiyaçlar gelmektedir.
diliğin doğal karşılandığı toplumlardı. Ben Aristote- Elbette ihtiyaçları hazlardan ayrı düşünemeyiz, misalen biyolojik ihtiyaçların yeme içme hazzı
les gibi bir düşünürün kölelik gibi insan onuruna ya- ile kol kola olması ya da toplumsal bir ihtiyaç olmakla beraber, saygı görmenin değer verilmenin
kışmayan bir müessesenin hararetli savunucularından bir haz olarak da değerlendirilebilmesi gibi. En üst aşamada ise farklı boyutlar bulunmaktadır.
olduğunu gördüğümde hayret etmiştim. Fakat şimdi Kabaca tarif edersek; merak ve bunun tatmini, bilme ve bunun hazzı gibi. Bunlardan daha ötede
anlıyorum ki araçların gelişmediği o çağlarda hayatta kendini keşfetme ve gerçekleştirme de hem yaşam tarzı hem de haz biçimi olarak değerlendirile-
kalmak adına yapılacak işler çok ağırdı ve günün çoğu bilir. Bu hamur daha çok su kaldırır fakat şimdilik burada kalıp meseleyi toparlamaya çalışalım.
bunlarla geçmek durumundaydı. Fakat köleci top-
lumlarda toplumun bir kesimi bu işleri yaparken köle Öğrencilerimizin, evlatlarımızın okuma alışkanlığı kazanmasını; öğrenmeyi, araştırmayı
sahiplerinin bu tip işlerle meşgul olmasına gerek kal- bir hayat tarzı haline getirmesini istemekteyiz. Yönlendirmeler hatta zorlamalar ya da Pavlo’vari
maması sebebiyle boş vakitleri ortaya çıkıyordu. Bi- ödül-ceza mekanizmaları bir yere kadar başarı sağlamaktadır, bu inkâr edilemez. Buna karşın
lim ve felsefenin doğması için bu boş vakit koşulunun bizim hedef olarak ortaya koyduğumuz şey esasında bir tarz-ı hayat meselesidir. Bu satırların
gerçekleşmiş olması gerekmekteydi. Bazı araştırma- yazarının aksine lafı dolandırmayan birileri diyebilir ki çocuğunuzun okuma alışkanlığı kazan-
cılar bilim ve felsefenin can sıkıntısından doğduğunu masını istiyorsanız bunu ona söylemekten vazgeçin kendiniz yapıyor olun. Dikkat ederseniz oku-
söylerken bunu kast ediyor olmalılar. Zaten biraz önce duğunuzu göstermek ya da “mış gibi” yapmak yerine tabii bir rutin olarak bunu yapıyor olmanız
işaret ettiğimiz gibi kurum olarak okul, günün çoğunda mecburi işleri olmayan, hayatta kalmak asıl olan. Yani ebeveynin buna bir davranış ve düşünüş biçimi olarak zaten sahip olması her
için emek sarf etmesi gerekmeyenlerin bu boş vakitlerini yeni bir hazla -bilme hazzıyla- geçir- şeyden önemlidir. Sık sık duyarız; “onlara kitap okuyun demeyin ailece okuma zamanı belirle-
meleri için ortaya çıkmıştı. Evet bilmek, öğrenmek, araştırmak bir istenç olarak her insanda yin”. Bu tip uygulamalar birçok ailede görülüyor, bu görece sevindirici. Kanaatimce bu da yemek
olabilir fakat bunun bir imkân olarak seçkin inşalarda bulunduğunu görüyoruz. Şimdi okul saati, uyku saati nev’inden bir faaliyet olarak yine dışsal bir uyarıcı olarak temayüz ediyor. Ço-
kavramının kişisel bir istek olarak ortaya çıktığını gerekçeleriyle gördük. Bu Greklere has bir cukların hisleri kuvvetli, zira onlar da ebeveynin ne zaman zevkle ne zaman cebren bu işi yap-
durum değildi tabii ki. İslam dünyasının İbni Sina’ları, Farabi’leri, Cezeri’leri de zamanını bil- tığını hissediyor. Dolayısıyla bu konuda kalıcı davranış değişikliğinin nasıl gerçekleşeceği açık.
mek hazzına vakfedebilecek bir imkana sahip olanlardan çıkmıştı. Teknik bilginin gelişmediği Yolunu kendi bulan bireyler ya da istisnai örnekler dışında yetişme biçimi ve aile ortamı son
o dönemlerde zamanın çoğunu tarlada, dağda, denizde rızkını çıkarmakla uğraşan bir kişinin derece belirleyici. Ana-babalar için esas olan bu becerilerin ancak bir yaşam biçimi ile eklemli
bilim ve felsefe ile uğraşmasını değil kalem kâğıt görmesini beklemek dahi kabil değildir. Tek- olarak ailede filizleneceğinin farkında olunmasıdır. Hani denir ya “içinden gele gele”, işte bu hal
raren söylemek istiyorum; halkın çoğunluğunun iyi eğitim görmesi hatta devletlerin halkının bu yazı bağlamında okumanın alışkanlıktan öte bir tutku ya da yaşama tarzı olarak tezahür et-
eğitimiyle ilgilenmek zorunda olması çok yeni bir olgudur. Bunun ekonomik ve politik gerek- mesi ile ilgilidir. Bu suretle ne motivasyon konuşmalarına ne de kitap tavsiyelerine hacet vardır.
çeleri şimdiki konumuz değil fakat toplumsal olarak yine benzer bir ayrım yaşıyoruz. Nasıl mı?
Geleneksel dünyanın seçkinleri zorunluluk değil haz için bilmek, öğrenmek ve okumakla
iştigal etmişlerdi. Geriye kalanlarsa iyi yaşamak yani bilmenin hazzını yaşamaktan ziyade yaşam-
da kalmak zorunda olmaları bakımından bunlara ulaşamıyordu. Bugün bazı koşullar değişti fakat
değişmeyen şeylerde var; yine geniş halk kitlesi eğitim hayatına ya da öğrenme okuma faaliyetle-
rine; bilme hazzı olarak değil yaşamda kalmak adına -fakat bu sefer toplumsal manada- yaklaş-
mak durumunda kalmaktadır. Burada hayatta kalmak, temel ihtiyaçları karşılamak değil toplum-
17