Page 26 - Çolpan Dergisi 3. Sayı
P. 26
26
Öykü
Bir Çocuk Bakışı: Yassı
D Yaşam şartlarından dolayı çok sinirli ve
İpeknaz DENİZ
Derin bir sessizlik kaplıyordu boş sokağı.
stresli bir adamdı. Gündüzleri de bastonuna
Karşılıklı binalar sokağın her iki yanını kapamış,
güneşi engelliyorlardı. Kırık dökük binaların ağır
rutubet kokusu sokağın başından sonuna kadar dizdiği simitleri satıyordu.
Çocuk, kıvırcık siyah saçları ve tombul yü-
her yerini dolduruyordu. Hava ne kadar güneşli
züyle çok sevimli bir çocuktu. Adamı baştan
olursa olsun, hep loş bir ışık altında gibi karanlık
aşağı süzüyordu. Niye bu kadar mutsuzdu
olurdu bu sokak.
ki bu amca?
İnsanların işe gitmek için koşuşturduğu asfaltta,
“Eğer neye kızdığını söylersen seni rahat
gündüzleri yaşlı bir amca, bastonuna sıraladığı
bırakırım. Söz veriyorum.”
simitleri satmak için adımlıyordu. Öyle somurt-
kan bir suratı vardı ki insanlar onu görünce Her çocuk gibi merak ettiği şeyi öğrenme-
adeta korkudan saklanacak yer arıyorlardı. Her den rahat durmayacak, adamın tepesinde
‘Simitçi’ diye bağırışında, hırıltılı sesi dolduru- dikilecekti.
yordu kulakları.
“Git başımdan çocuk!” Sinirle söylediği bu
Ve küçük bir çocuğun o sokaktan her geçtiğinde sözler ufaklığın kalbini kırmış ve adama
bir merak kaplıyordu içini. Belki de sevgi dolu, çok yorgun olduğu için ayağını kıpırdatmak karşı savunmaya geçmesini sağlamıştı.
temiz kalbi hissediyordu kötü bir şeyler olduğu- bile çok zor geliyordu.
nu. Bu sefer şanslıydı. Yaşlı adam çok yorulmuş “Çocuklar sinirli amcaları sevmezler, hem
ve dinlenmek üzere binalardan birinin merdive- “Simit sağlıklı mı?” Bir soru daha geldiğinde, senin simitlerin de güzel değil. Kimse seninle
konuşmak istemiyor çünkü hep kızgınsın.
nine oturmuştu. Minik adımları merdivenlerin iyice tepesi attı, dayanamayıp sessizliğini Niye kızgın olduğunu söylesene amca,
dibinde bittiğinde, adam fark etti bu ufaklığı. bozdu.
kızmak seni de mutsuz eder.”
Kafasını dikleştirip inceledi.
“Senin annen baban nerede bakayım?” Bir
Adam elini ani bir şekilde kaldırıp “Sinirli
“Oturabilir miyim?” Elleriyle yaşlı adamın yanını yandan gitmek istiyor, bir yandan da bu falan değilim ben!” diye çıkıştı. Şimdi o da
işaret ettiğinde, kaşları çatıldı. Sert bir sesle, ufaklığın sorduğu sorular içindeki umutları bir çocuk gibi davranıyordu. Üç saniyeliğine
yeşertiyordu. Bunun farkındaydı.
“Otur.” dedi. Oldukça umursamaz bir tavır ser- sert bir rüzgâr esti. Sessizlikle beraber bir ıs-
giliyordu. Bilmiyordu ki bu hareketleri, ufaklığın sızlık baş gösterdi. Çocuk dalgın bir şekilde,
“Annem evde ve babam çalışıyor. Benim evde
merakını daha da artıyordu. adama son cümlelerini sıraladı.
canım çok sıkıldı, dışarı çıktım. Peki, sen neden
bu kadar kızgınsın? Seni ne zaman görsem
“Kime kızdın amca?” İkinci bir soru geldiğinde “Ben dedemi çok seviyorum, çünkü o bize
hep mutsuzsun. Kimse senden simit almak
sinirlenmeye başlayan adam, belki gider diye hiç kızmıyor. Hep saçlarımı okşuyor, çikolata
istemiyor. Ben de istemiyorum.”
çıtını çıkarmadı. alıyor. Ama sen çok kızgınsın. Senin torun-
ların seni seviyor mu? Sen onlara çikolata
Adam kafasını önüne eğip, derin bir iç çekti.
“Al.” deyip elindeki parayı yaşlı adama uzattı. alıyor musun?” Adam ağzını bile açamadı.
Nefesi öyle titrekti ki insanın tüylerini ürpert-
“Simit yerine soruma cevap ver.” meye yetiyordu. Bu zamana kadar ailesi “Sevmiyorlarsa onların saçını okşa, onlara
tarafından hep hor görülmüştü. Erken yaşta
kızma seni çok severler.” diyerek merdiven-
Adam ağarmış kaşlarını daha da aşağıya evlenmiş ve üç tane de çocuk sahibi olmuştu. lerden indi. Sokağın sonuna doğru minik
indirdi. Karısı geçen sene vefat etmiş, çocukları ise adımlarıyla pıtır pıtır yürüdü. Yaşlı adam
babalarından her geçen gün daha da uzakla- sadece onun arkasından bakmakla yetindi.
“Senin simitlerin hiç güzel değil, hep bayatlar şıyorlardı. Torunlarını belki senede bir kez belki Neler söylemişti o çocuk öyle?
ben hiç ısıramıyorum.” Çocuk sitem ettiğinde de hiç göremiyordu. Yalnız yaşamak çok ağır
artık gitme vaktinin geldiğini anlamıştı. Lakin geliyordu ona. Eksiklikleri ağzından nasıl çıkıvermişti…