Page 107 - Münip E-Book
P. 107

üstadanelerinin matlûp (istenen) şiiri vücuda getirmeleri
             maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endi-
             şenizin icap ettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu
             müessir  telkin ve tehyic  (heyecan) vasıtasından mahrum
             bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve mu-
             habbetimi arz ve tekrar eylerim efendim.” satırları üzerine
             İstiklâl Marşı’nı -ancak- kaleme almıştır. Çünkü bu mek-
             tupla İstiklâl Marşı için ortaya konulan ödülü almayaca-
             ğına dair kendine güvence verilmişti. O, yazdığı marşı
             “Kahraman Türk Ordusuna” ve “Milletine” hediye et-
             miş; Safahat’a aldırmamıştır. Bu büyük bir fedakârlık ve
             alçak gönüllülüktür.
             Âkif; duygusal ve merhametlidir. Halkalı Ziraat Mek-
             tebinde edebiyat öğretmenliği yaparken yakalandığı
             hastalıktan kurtulamayarak hayatını  kaybeden öğren-
             cisinin durumundan son derece etkilenmiş; Hasta şii-
             rini kaleme almıştır. Genç öğrenci hastadır. Doktorlar
             gereken teşhisi koyamamış, çevresindekiler hastalığına
             inanmamıştır. Onlara göre bu basit bir göğüs rahatsızlı-
             ğıdır. Çocuğun kendinin veremli olduğunu düşünmesi
             psikolojiktir. Genç öğrenci, her geçen gün eriyip tüken-  göreve atanır.  Âkif ise  Abdullah Bey’in yardımcısıdır.
             mektedir.  Âkif, öğrencisinin  durumundan müteessir   Ona göre bu muamele, Abdullah Bey’e yapılan bir hak-
             olur. Yeniden, iyice muayene edilmesini sağlar. Teşhis,   sızlıktır. Ehliyetli ve liyakatli birisinin görevden alınma-
             veremdir. Bir deri, bir kemik kalan öğrenci için yapacak   sına öfkelenir ve ertesi gün, işsiz kalma pahasına Ziraat
             bir şey yoktur. Kısa bir süre sonra ölür. Mehmet Âkif, bu   Nezaretindeki görevinden istifa eder
             öğrencisinin durumunu Hasta şiirinde dile getirirken
             bile gözyaşlarını tutamaz.                   Âkif, yardımseverdir. Evindeki kilimi, kapısına gelen
                                                          ihtiyaç sahibine verir. Yine bir kış günü kendisinden
             Âkif, verdiği söze sadıktır.  Baytar Mektebinde sınıf   yardım dileyen bir düşküne sırtındaki paltosunu çıkarıp
             arkadaşı Hasan Efendi ile sözleşmiştir. Kim önce vefat   giydirir. Yokluğun galip geldiği bir anda: “Ya hamiyetsiz
             ederse geride kalan onun çocuklarına bakacaktır. Nite-  olaydım, ya param olsa idi.” diyerek asil bir insan oldu-
             kim günün birinde Hasan Efendi için emr-i Hak vaki   ğunu gösterir.
             olur. Âkif, arkadaşının üç çocuğunu evine getirerek on-
             ların bakımını üzerine alır. Üstelik bu fedakârlık, Âkif’in   Merhum Mehmet Âkif, her ne kadar, alçak gönüllülük
             işsiz kaldığı bir dönemde gerçekleşmiştir.   edip;
                                                          “Rahmetle anılmak ebediyet budur amma,
             Yine arkadaşlarından biri Âkif’i öğle yemeğine davet
             eder. Davet günü şiddetli bir fırtına çıkmış, yağmur baş-  Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir?” dese
             lamıştır. Âkif’in bu fırtınada gelmesi mümkün değil diye   de ahlâkıyla, yaşayışıyla, şiiriyle, İstiklal Marşı’yla,
             düşünen arkadaşı, yakındaki bir dostunu ziyarete gider.   Bülbül’üyle, Çanakkale Şehitleri’yle, Seyfi Baba’sıyla,
             Bir müddet sonra Âkif, sırılsıklam ıslanmış vaziyette ar-  Asım’ıyla ve hakikati dillendirdiği daha nice şiirleriyle
             kadaşının kapısına dikilmiştir. Kendisini yemeğe davet   gönüllerde taht kurmuştur.
             eden arkadaşının evde olmadığını öğrenince geri döner.   Yıllardır gönüllerde taht kuran Mehmet Âkif’i unu-
             Bu arkadaşıyla ilk karşılaşmasında ona sözü şu olmuş-  tulmaz yapan sebepler nelerdir? Zenginlik mi, makam
             tur: “Bir söz, ya ölüm yahut ona yakın bir felaketle yerine   mevki mi, sahip olduğu herhangi bir güç mü, şöhret mi
             getirilmezse ancak o zaman mâzur görülebilir.”
                                                          ya da şiirleri mi? Yoksa alçak gönüllülük edip “Üç buçuk
             Âkif, haksızlık karşısında çetin ve kararlıdır. Meş-  nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!” dediği hayatı mı?
             rutiyet sırasında Baytar Umum Müdürü Abdullah Bey,   Bu sorulara verilecek cevaplar, onun örnek özelliklerini
             Ziraat  Nazırı tarafından derecesi indirilerek başka bir   ve erdemlerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.


                                                                                            2021/1   105
   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112