Page 74 - Münip E-Book
P. 74

Yunus Emre’nin aşk üzerinde bu kadar durmasının se-  de bulunursa o, imânın tadını tadar: Allah ve Resûlü’nü
             bebi, tasavvuf anlayışına göre yaratılışın aşkla olmasıyla   herkesten fazla sevmek,  sevdiğini Allah için sevmek,
             ilgilidir. Cenabı Hak, kâinatı aşkla yaratmıştır. Ayrıca bu   Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra
             duygu kişiyi olgunlaştırır, kötü huylarını ortadan kaldı-  tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve teh-
             rır, fedâkârlık, çıkarsızlık, iyilik gibi duygularını besler,   likeli görmek.” (Buhârî, Îmân 9, 14; Müslim, Îman 67.)
             geliştirir. O yüzden Yunus, aşksız kişiyi “Kuru odun”a
             benzetir. Kuru odunun ne yaprağı ne çiçeği ne meyvesi   Burada hadîsin ilk kısmında yer alan Allah, peygamber
             olur. Aşksız insan da tıpkı onun gibidir. Bu yüzden tek   sevgisi ve sevdiğini Allah için sevmek ifadesi Yunus
             başına mecâzî aşk bile çok önemlidir. Son durak olan   Emre şiirlerinin  esasını oluşturur. Bunu anlamak  için
             hakîkî aşka ulaşmak ise niyet, çaba ve nasip meselesidir.  “Yaradılmışı severiz/Yaradan’dan ötürü” mısraını hatır-
                                                          lamak yeterlidir.
             Yunus’un şiirlerinde aşkı “îmân” mânâsında da anlayabi-
             liriz. O, bu imandaki samimiyeti, coşkuyu, heyecanı be-  Burada  aşkın  yahut  sevginin/muhabbetin  neden  bu
             lirtmek için aşk kelimesini tercih etmiş görünmektedir.   kadar önemli görüldüğünü, aşkın özelliklerinden ve ne-
             Nitekim “âşık” ve zaman zaman kullandığı “aşk eri” ifa-  ticelerinden bahisle de söylemek gerekir. Yunus Emre
             desini de “mü’min, Allah’a samimiyetle ve muhabbetle   anlayışında aşk insana verilen en kadîm nimettir. Onun
             bağlı olan ve O’nu sadece Allah olduğu için seven kişi”   kişiye kazandırdığı coşkunluk, imanda samimiyeti sağ-
             manasında kullanmaktadır. Somutlaştırarak söylemek   lar. Kişiyi maddî âlemden metafizik âleme taşırarak ilâhî
             gerekirse, gölge asıldan ayrılınca var olmaktan çıkar. Da-  gerçekliği ve güzelliği daha iyi anlamasını mümkün kı-
             lından düşen meyve çürür ve kurur. Bunun gibi kendi   lar. Kişinin her şeye Hak nazarıyla bakması ancak aşkla
             varlığını Allah’a âit göremeyen insanın hâli de böyledir.   mümkündür.  Zîrâ  “Âşıkların  gönlü  gözü  mâşuk”ladır.
             Bu yüzden bütün insanlar, ruhsal huzur için bir yaratıcı   Yine sırların bilinir hâle gelmesi de aşkla olur. Yunus’un
             fikrini kabul edip ona inanma gereği ve ihtiyacı duymuş-  “Sırrı ayân ister isen gel aşktan oku bir sebak” demesi bu
             lardır. Sadece bu yaratıcıyı algılama şekilleri farklı olmuş   yüzdendir. Hele onun imanla aşk arasında kurduğu şu
             ama mutlaka bir inanç içerisinde bulunmuşlardır.  bağlantı meseleye başka bir boyut kazandırır: Ona göre
                                                          aşksız iman bir kez daha belirtelim ki taş yahut kuru
             Yunus Emre'de işte böylesine samimî, coşkulu bir Allah   odun misâlidir. O bu durumu “Kur’ağacı niderler, kesüp
             inanışı vardır. Bu inanış dolayısıyla kendini  oda yakarlar/Her kim âşık olmadı benzer kuru ağaca”
                                                          şeklinde belirtir.
             O’nun rûhundan bir parça olarak görür. Yani Allah, in-
             sanı yaratırken ona kendi ruhundan üflemiştir. Bu ruh   Bu bağlamda şunu da dikkate almak gerekir. Yunus’a
             bir bedene bürünerek dünya hayatımız başlamıştır. Bu   göre yeryüzünde aşksız âdem yoktur. Olamaz da.
             anlayışa göre; ruh bedenden ayrılacak, beden ölümlü ol-
             duğu için çürüyüp yok olacak, ruh ise ölümsüz olduğu   Ne var ki kime âşık olunduğu yani mâşûkun kim olduğu
             için Allah katına                            burada önem taşır. Onun ifadeleriyle söyleyecek olur-
                                                          sak: “Aşksız âdem dünyâda belli bilin yok durur/Her
             yükselecektir. Bu yüzden aşk, maddî olmaktan öte ruh-  biri bir nesneye sevgisi var âşıktır.” Buna göre kişiye dü-
             sal bir kavramdır. Elle tutulmaz, gözle görülmez; ancak   şen neyi/kimi sevdiğini iyi bilmesidir. Burada “kendine
             söz ve davranışlarla ortaya konulur. Asıl yurdu ise insan   lâyık olanı” seçmesi kula düşen bir görevdir.
             gönlüdür. Çünkü Allah, orada tecellî eder. Orası Yunus’a
             göre “Çalab’ın tahtı”dır. Yunus’ta aşkın bu kadar önemli   Yunus, bu durumu “Çalab’ın dünyâsında yüz bin tür-
             görülmesi ise bu kavramın gerek Allah’a ulaşmada ge-  lü sevgi var/Kabûl et kendözüne gör hangısı lâyıktır.”
             rekse iyi bir mümin olarak yaşamada hemen hemen tek   sorusuyla belirtir. İnsan, bu seçimi yaptıktan yani “aşk
             yol olmasıyla ilgilidir.                     ile biliş” olduktan sonra fânîlikten ebedî oluşa yönelir.
                                                          Bedeni ölümlü olsa bile rûhunun ölümsüz olduğunun
             Yunus Emre’nin bu kavramı böyle görmesi elbette   farkına varır. Bu cân’ı bulmaktır: “Aşk ile ister idik yine
             Kur’ânî bir temele dayalıdır. Denilebilir ki onu böyle dü-  bulduk o cânı/Gömlek edinmiş giyer sûret ile bu teni”
             şündüren “Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.”   Öyleyse önemli olan ten değil can’dır.
             (Mâide, 54.) âyetidir. Şüphesiz bu kavramla ilgili başka
             âyetler ve hadisler de bulunmaktadır. Meselâ konu ile   Aşkın insana asıl kazandırdığı şey ise kişiyi ikilikten kur-
             ilgili bir hadis şöyledir: “Üç özellik vardır; bunlar kim-  tarıp birliğe, bir olana yöneltmesidir. Zira biz dünyaya

          72           2021/1
   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79