Page 225 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 225
Üç devrimci meydan okuyorlardı onlara.
Meydan okuyorlardı yaşama, ölüme, korkuya, kokuşmuş
düzene. Bu meydan okuyuşun altı saate sığdırılan destanıdır
Bağcılar.
Hayırlı Sokak’taki kuşatmanın sessizliği gece yarısı 02.20
sıralarında ölüm mangalarının ateşlediği seri silah sesleriyle
bozuldu.
Sokaktaki 4 No’lu evin çatı katındakiler açılan ateşe
anında ateşle karşılık vermekte tereddüt etmediler. Karşı ateş,
devrimcilerin silahlarından çıkan kurşunlarla birlikte bir şeyi
daha taşıdı infaz mangalarına, korkuyu… Sanki hiç beklenme-
dik bir şey olmuşçasına karşı ateşle bir an şaşakaldı polis sü-
rüsü. Sonra kendilerini oradan oraya atıp “siper” almaya
koştular.
Bu teslim olmayı reddediş, bu meydan okuyan direniş
korkuyu getiriyordu onlara.
Hüseyin, Özlem ve Güner… Üç kişiydiler evde. Ölüm ke-
sindi.
Gençtiler. Doya doya yaşayamamışlardı henüz.
Nasıl bir “son”du ölüm? Her şeyin sonu muydu onlar için?
“Ben öldükten sonra gerisi bana ne” miydi?
Küçük yaşlarının büyük kararıyla bu soruları cevaplıyor-
lardı işte o an.
Babasıyla bir konuşmasını anımsıyordu Özlem… Babası,
lise yıllarında devrimci mücadele içinde yer almaya başladığını
hissettiğinde,
-Kızım, önce okulunu bitir, sonra ne istersen yaparsın, de-
mişti ona. Ve o babasına şu cevabı vermişti:
-Siz zamanında ülke sorunları için çalışsaydınız, bizler
şimdi okuyabilirdik.
225