Page 228 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 228
nun karşısına “teslim olun” çağrısı yapıldığı demagojisiyle çı-
kabilmek, hem de savaşçıların moralini yıpratmak için kurşun
sesleri eşliğinde sık sık “teslim olun” diye bağırıp duruyorlardı.
Ama uzun zaman sürdüremediler bu bağırışlarını.
Yaptıkları her “teslim ol” çağrısı bir başka çağrıyla cevap-
lanıyordu çünkü.
-Asıl siz Devrimci Sol’un adaletine teslim olun!
Kulaklarına inanamıyordu yüzlerce polis. Nasıl olur da ku-
şatmaya aldıkları bu üç genç insan -bu yalnızca üç kişi- kendi-
lerine “Asıl siz teslim olun” diyebilirdi!
Direnişçiler, o an karşılarında bulunan oligarşinin kiralık
katillerinin nezdinde, aslında milyonlarca emekçinin alın teri
üzerinde saltanat süren, zulmün sahibi olan tüm sömürücü sı-
nıflara ve bunların tüm uşaklarına sesleniyorlardı.
Bu sesleniş, bu “asıl siz teslim olun” çağrısı, o an bulun-
dukları durumun ötesinde, halkın çıkarlarını savunmanın, hal-
kın savaşçısı olmanın meşruluğuna duyulan içten bir inancın
ürünüydü.
Salt kendileriyle sınırlı değildi direnişleri. Çünkü kuşatılan
ve teslim olması istenen Türkiye Halklarıydı aslında. Katiller
sürüsü, işçisi, öğrencisi, memuru, köylüsü ve aydınıyla, zulme
ve sömürüye boyun eğmeyen herkesi teslim olmaya çağırı-
yordu. Hem de halkı yoksulluğa mahkum edip, ülkemizi em-
peryalizme peşkeş çeken, her türlü yolsuzluğu ve vahşeti yapan
bir avuç “efendi” adına.
Onlar Türkiye halklarının savaşçılarıydılar. Direnişleri
Türkiye halklarının direnişiydi.
Sömürü ve zulmün düzenine karşı başkaldıran devrimci-
ler, işte bu tarihsel anda da halka ve devrime bağlılıkla düşma-
nın iradesini kabul etmiyor, sömürücü sınıfları ve paralı
bekçilerini düzeni sürdürme amaçlarından vazgeçmeye, halka
228