Page 267 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 267
hamlesine bu sloganlarla karşılık veriyordu. Bu, o güne kadar-
kilerden farklı bir çatışmaydı. Barikatları kendi elleriyle kaldırıp
düşmanın üstüne yürüyordu tutsaklar.
Ümraniye direnişi Parti-Cephe taarruz kültürünün hapis-
haneler cephesinde ifadesini bulmasıdır. Hapishanede veya dı-
şarda, mekan artık çok önemli değildir. Kazanılması gereken
bir savaş vardır. Ve bu savaşı kazanmak, düşman iradesini par-
çalamak, saldırıya, karşı saldırıyla cevap vermekle mümkündür.
Kazanılan bu zafer özgür tutsak kimliğini kavramayanlara, ha-
pishaneleri savaş dışında tutanlara bir mesajdı aynı zamanda.
Ümraniye direnişinde taarruz vardı. Ve bu çizginin üstünde
yükselen zafer vardı. Bu direniş özgür tutsak geleneğine ekle-
nen yeni bir halka olmuştur.
‘95’te, hapishanelere ilişkin bir yazıda şunlar söyleni-
yordu: “Devrimci tutsak tarih yazma bilinciyle hareket et-
mektedir. Eylemin siyasal içeriğinden, geliştirdiği biçime
kadar bu anlayışla davranmalıdır.
Direniş biçimlerimiz fiili direnişlere hatta kitlesel
kahramanlıklara doğru evrilecektir.” Ve 4 Ocak 1996’da
bunun önemli adımlarından biri atıldı. Doğru politika, doğru
önderlik, kafalardaki statükoları parçalayarak, Parti-Cephe tar-
zını ortaya koydu.
“DHKP-C tutsaklığı her koşulda direnen, tüm baskı ve
katliamlara rağmen sindirilmeyen, faşizme meydan okuyan ni-
teliğiyle evrensel boyutta bir tarz, bir tutsak karakteri çizmek-
tedir.
Bu tarz Ölüm Oruçlarından Buca’ya, Buca’dan Ümra-
niye’ye uzanarak kendini ortaya koymuştur. Ve bugün tüm ha-
pishanelerine yayılarak devrimcilerin, halkımızın gözünde
özgür tutsaklığı somutlamaktadır.” (M. Ali Baran)
267